Kadınların en büyük rüyalarından biriydi doğurganlıklarını kontrol edebilmek. Bunun için bazıları oldukça garip ve hatta riskli yöntemler denemekten geri kalmadılar. Eski Çin'de kadınlar hamile kalmamak için rahimlerine civa koyarlardı. Eski Mısır'da ise cıvanın yerini balla karıştırılan timsah dışkısı alıyordu. Ortaçağ'da kadınlara takılan metalden bekaret kemerleri işkencesi de bir çeşit doğum kontrol yöntemiydi. Kuzu veya keçi bağırsağından pezervatif Avrupa'da kullanıldığında artık 17'inci yüzyıla gelinmişti.
Doğum kontrol haplarına uzanan süreçse, döllemenin anlaşılmasıyla başladı. 1875'lere kadar döllenmenin nasıl olduğuna ilişkin sadece varsayımlar vardı. Örneğin ünlü filozof Aristo'ya göre yeni hayatın başlangıcı tek başına erkekti. Erkeğin tohumu, ruhu olan bir canlıydı. Dişi organizmanın görevi insanın gelişimine yardımcı olmaktan ibaretti. Ama 1800'lerde kadın yumurtalıklarının varlığı saptandı. ılk kez 1875'de Alman biyolog Oskar Wilhelm August Hertwig, deniz canlılarının üremesini incelerken spermin yumurtanın içerisine girdiğini gözledi ve döllenmenin sperm ve yumurtanın bir araya gelmesi olduğunu açıkladı.
Amerikalı fizyolojist Gregory Pincus doğum kontrol haplarının babası sayılır. 1955'de Pincus ve ekibi ağızdan alınan progestinle yumurtlamayı baskılayabildiklerini açıkladılar. 11 Mayıs 1960'da ABD'de FDA (Gıda ve ılaç Dairesi) aslında doğum kontrol hapı olan Enovid'i kanama kontrolü amaçlı ilk hap olarak onayladı. 1961'de Almanya'da Schering, Anovlar'ı direkt doğum kontrol amaçlı piyasaya verdi.
DÜNYANIN 7 HARıKASINDAN BıRı
Muhafazakar tutum nedeniyle 1968'e kadar hap, yalnızca evli kadınlara tavsiye edildi. Öğrenci hareketleriyle cinsellik daha çok konuşulur, yaşanır oldu. Bu hareket hapın önem kazanmasına zemin hazırladı. Hamileliği önlediği için, özgür cinsellik vaadediyordu. Ayrıca kadınlar istenmeyen gebelikler yaşamayacak, kariyerlerine devam edecek, çocuk sahibi olmanın zamanına kendileri karar verecekti. Gebelik nedeniyle yapılan istenmeyen evlilik ve çocuklar, kötü koşullarda kürtaj ve düşükler de olmayacaktı.
1960'lar özgürlüğün kutsandığı yıllardı. Doğum kontrol hapı da “sütyen yakmak” kadar kadın özgürlüğünün bir sembolü hatta dayanağıydı. 1965'lere gelindiğinde 5.6 milyon evli-bekar kadına doğum kontrol hapı reçetelenmişti bile. Tek görevleri çocuk yapmak ve bakmak olan kadınlar evden çıkıp, sosyal, ekonomik ve siyasi yaşama giderek daha aktif katılmaya başladı. 1979'da ıngiltere'de Margaret Thatcher başbakandı. 1985'de ilk kez bir kadının Madonna'nın Like a Virgin adlı albümü 5 milyonun üzerinde satış yaptı. Bu arada Vatikan (Katolik Kilisesi) doğum kontrol hapına hala karşıydı. Karşı olan bir grup daha vardı: Feministler! Çünkü doğum kontrolü hala kadınlar üzerinden yürüyordu. Kontrolde erkeklere rol veren bir buluş yoktu maalesef.
1993'de The Economist doğum kontrol hapını dünyanın 7 harikasından biri olarak tanıttı. Gerçi yapacak iş çok, kadınların maaşı hala erkeklerden dörtte bir oranında daha az. Ama 2000'li yıllarda gelindiğinde, kadınlar erkeklerden 6-8 yıl daha uzun yaşıyor. Her yıl Forbes dünyanın en güçlü 100 kadını sıralıyor. The Economomic Journal'de yer alan bir analize göre, doğum kontrol hapının etkisi aile planlamasının çok ötesinde. Plansız hamileliklerin önlenmesi, eğitim ve çalışma hayatının kesintisiz devam etmesine olanak sağladı. Dolasıyla gelir düzeyinin de yükselmesine.
DıYANET-VATıKAN FARKI
BM, doğum kontrol yöntemleri sayesinde, her yıl üç milyon çocuğun ölümden kurtarıldığını belirtiyor. ıstenmeyen gebeliklerinden korunmak yoksulluğu azaltıyor, nüfus artışını yavaşlatıyor ve çevre üzerindeki baskıyı frenliyor. Vatikan doğum kontrol hapını “ahlaksızlık' olarak nitelendirmeye devam ediyor ve kadınların hayatını en çok değiştiren buluşun çamaşır makinesi olduğunu iddia ediyor. Neyse ki Diyanet ışleri Başkanlığı “Gebeliği önleyici tedbirlere başvurarak doğumu kontrol altında bulundurmak, istenmeyen durumlarda gebeliğe engel olmak caiz ve mümkündür” diyor.
TÜRKıYE'DE ıLK CıNSEL ıLıŞKı YAŞI 20.5
Hollanda Lahey'de Bayer Schering Pharma Doğum Kontrol Hapı'nın 50'inci yaşgünü nedeniyle bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda içlerinde Türkiye'nin de yer aldığı 18 ülkeden, 24 bin kadınla (15-49 yaşlarında) yapılan bir araştırmanın sonuçları açıklandı. Buna göre üreme çağındaki Yunanlıların yüzde 24, Türklerin yüzde 26, Almanya, Fransa ve ısveç'li kadınların yüzde 90'ı geçmişte doğum kontrol hapı denemiş. Araştırmaya göre ilk cinsel ilişki yaşı ortalama 18. Danimarka ve ısveç'de ilk cinsel ilişki yaşı 16.5, Türkiye'de ise 20.5.