Binaları kağıt gibi yapan sorumsuz ve cebine düşkün müteahhitler ve bunlara izin verenler bir yana...
Bir apartman dairesinde yaşamanın kuralları vardır arkadaşım, bunların bir kısmı yazılıdır, bir kısmı görgüdür, kültürdür ve insanlıktır, bunu hepimiz biliyoruz; yani en azından apartman hayatı süreceklerin bunu bilmesini umuyor, asgari bekliyoruz.
Bir apartmanda yaşayacak olan kimse, full sessizlik ve sakinlik bekleyemeyeceği gibi, kimsenin de "Burası benim evim ve istediğim gibi at koştururum" diyerek gürültü yapma hakkı yok (ki belli bir ses seviyesinden sonrası da zaten şikayet edilir-kuralları yazılıdır); insanlar bir arada yaşayacaklarsa, dört duvar dışını da düşünmek durumundadır.
İstedikleri "Tamamen sıfır çocuk/bebek sesi" olan da, "Çocuğuma asla dur demem, tepinsin, oh ormanda hür goriller gibi böğürsün" diyen de bu özgürlüklerini, gitsin müstakil evinde yaşasın. Milletçek ayarımız ortamız yok vallahi, sabrımız da yok neyse...
Ama işte şartlar, maddi durumlar, insanları bir arada yaşamaya da mecbur kılıyor, eh o zaman da insanların hayatına saygı, emeklerine/yorgunluğuna anlayış ve empati de gerekiyor ki bir arada birbirinize kafa göz dalmadan, bağırık çığırık dert yakınmadan yaşanabilinsin ve yüzleriniz kalsın.
Önce çocuk kısmını yorumlayayım:
İlk sayfada fecaat bir yorum gördüm. Çocuk bu napayım tutayım mı durmuyor, bağlayalım mı falan... Hak veriyorum.
Çocuktur, 3 yaşına kadar bağlasan durmaz halleri olabilir, kiminde bu atar, gider bazen okul çağına kadar sürüyor. Bir miktar karakter meselesi ve fakat önlemi alınabilir. Madem bu çocuk sende arkadaşım, hiçbir şekilde zapt olmuyor, milleti rahatsız etmemek için ne yapıyorsun derler adama. Ama işin kolayı elbette "Çocuk" deyip salmak ve totomuzu "Çocuk" kelimesinin ardında rahatça yaymak.
Oğlum 3 yaşında.
Geçtiğimiz seneye kadar ne kadar zor bir çocuk olduğunu tarif etmeye kelime yetiremem, denk gelenler okumuşlardır; kolikti. Ama "Çocuktur yapar, bebektir" deyip salmadım. Sabahın 6-10u, eline ses çıkaracak oyuncakları vermedim; halılarımı yaz- kış kaldırmadım, yatak odamı (Çocukla beraber) taşıdım ki milletin yatak odası ile alt alta daha çok sesimiz gitmesin vs vs... Her an değil ama belli kurallar çerçevesinde çocuğumu, başkalarının rahatsızlıklarına dair bilgilendirdim. Bu çocuğunuzu sıkmak onun özgürlüğünü kısıtlamak değil, çocuğunuzun kendisine, insana dair saygısını ve empatisini de geliştirmek. Aynı şeyi kendisi gelip şu an bana söyleyebiliyor çocuğum "Anne, müziğinin sesini biraz kısabilir misin, ben dans etmek istemiyorum, arabalarımı konuşturuyorum" diye.
Çocuğunuza kendi elinizle kötülük etmeyin.
Bir de full ölüm sessizliği isteyen, mezar sakinlerini yorumlayayım:
Apartman denilen yerde "İnsanlar" yaşıyor ve bu insanların hepsi ders çalışmıyor, hepsi sizinle aynı saatte uyumuyor (Bir başka konuda sabah 10dan sonra uyuyan bir adamın, 3 yaşındaki çocuktan sıfır ses beklediği anlatılıyordu ve çok sinirlenmiştim bu anlayışsızlık karşısında); normal, hayatın akışındaki seslerin en aza indiği saatler bellidir, akşam 21:30 gibi...
Kiminin misafiri olur, misafire gülme, hoşt ses çıkarma diyemez, kiminin bebeği ağlar hastadır laftan anlayacağı gelmez... İnsanlık halidir ya olur bir şeyler. O zaman da senin durumuna uygun kulak tıkacı var işte.
Bunun ayırımını yapamıyor, taraflar birbirine giydirdikçe giydiriyor.
Herkes en çok anlayışı, hakkı hukuku kendine bekliyor.
Yok, şu iletişim çağında iletişimsizlik, paylaşım çağında bencillik, herkesin hastalığı oldu yav.