Roxxett'den Seçmeler

İki ihtimal

2. Dunya Savasinda 2 yahudi Almanlara esir olmustur.Bunlardan biri
digerine kendilerine ne yapacaklarini sorar.O da baslar anlatmaya
" 2 ihtimal var ya bizi oldururler yada esir kampina yollarlar. Oldururseler
sorun yok, kampa gidersek 2 ihtimal var ya kursuna diziliriz ya da gaz
odasinda olduruluruz. Kursuna dizilirsek sorun yok, gaz odasina gidersek
2 ihtimal var bizden ya sabun yaparlar yada kagit. Sabun yaparlarsa
sorun yok kagit yaparsalar 2 ihtimal var ya gazete kagidi oluruz yada
tuvalet kagidi. Gazete kagidi olursak sorun yok tuvalet kagidi olursak
iste o zaman boku yedik".

Ajan

Amerika ile eski SSCB arasindaki soguk savasin en hareketli yillari... Amerika, Rusya'dan istihbarat almak icin oraya bir gizli ajan gondermeye karar veriyor. Ajan icin yuzlerce aday arasindan en iyi ozelliklere sahip bir tanesi seciliyor. Ajan yapilan tum testlerden mukemmel sonuclar aliyor, Ruscasi mukemmel, hatta yerel şiveleri dahi cok iyi derecede konusabiliyor, her turlu silahi basariyla kullanabiliyor, diplomatik yetenekleri olaganustu... Secilen ajan haftalar suren cok zorlu egitimlere tabi tutuluyor ve goreve hazirlaniyor. En sonunda gorev zamani geliyor ve ajan, Rus Hava sahasina gece gizlice giren kucuk bir ucaktan parasutle atlayarak gorevin oldugu sehire yakin koylerden birinin civarina birakiliyor. Yere basariyla ve sessizce inen ajan parasut ve yanindaki diger donanimi kamufle ediyor ve yaninda getirdigi yerel giysileri giyerek civar koye dogru yola cikiyor. Sabaha karsi havanin aydinlanmasiyla koye yaklasan ajan, tarlasina gitmek icin yola cikan bir koyluye rastliyor ve ona yanasarak yerel aksanla ve mukemmel bir rusca ile gidecegi sehre nasil vasita bulabilecegini soruyor.
Koylü cevap veriyor: - Amerikali misin?
şoka giren ve hayretler icinde kalan ajan cevap veriyor:
- Onu da nereden cikardin? Koylunun cevabi:
- Bizim buralarda pek zenciye rastlanmaz da!
 
Boyacı Laz
Laza karayollarını boyama işi vermişler. Laz başlamış çalışmaya. İlk gün tam 200 metre boyamış. İkinci gün 100 metre, üçüncü gün 50 metre. Artık dördüncü gün 10 metre boyayınca amiri Lazı çağırmış:
- Hayırdır evladım iyi çalışıyordun ?
- Ben yine iyi çalışıyorum
- İyi ama dün 50 metre bugün de 10 metre boyamışsın.
- E... haliyle. İlk günlerde boya kovasına gidip gelmek kolaydı, sonraları çok vakit almaya basladı.


Bizim ev
Temel evlenemiş.Kızın babasının evine ziyarete gitmişler.Gece Fadime sevişmek istememiş.
-Neden kaçaysun, diye sormuş Temel.
-Ha pura pabamın evii, demiş Fadime.
-Purası pabanın evi de, pizim ev çerhane midur

El işareti
Bir gün temel bir minibüse durması için işaret etmiş adam ellerini havaya kaldırarak ve tüm parmaklarını oynatarak çok kalabalık demiş.
Temelde baş parmağını işaret ve orta parmağının arsına sokmuş. Şoför kızmış ve aşağı inmiş
-Sen ne kadar terbiyesiz adamsın demiş.
Temel "asıl sen ne kadar terbiyesizsin bana böle böyle yaptın" demiş
Şoför "ben sana kalabalık" dedim diye yanıt vermiş. Bunun üzerine temel
-"e bende beni araya sıkıştırırsın diyordum"
 
Siyah ve Beyaz
Temel ile İdris bir gün 2 tane at almışlar. Ancak bir tane ahırları varmış iki atı da aynı ahıra koymuşlar. Temel demiş ki: - yaw İdrus, biz ha punlari kariştiriruk. Pen penumkinin yelesini kesayum daa - Ha çan temamdur, diyor İdris. Aradan bir iki gün geçiyor. Bir de bakıyorlar iki atında yeleleri kesik. Temel hemen olaya el koyup, - Ulu uşağum baksana daa. İkusinin de yeleleri kesuktur. Pen penumkinin kuyruğunu kesayum, haçan sen kesmeyesun. Temel kendi atının kuyruğunu kesiyor. Bir iki gün sonra yine bakıyorlar iki atında kuyrukları kesik. Temel de İdris de hayvanların bir taraflarını kesmekten bıkıyorlar sonunda Temel bir çözüm söylüyor: - Uşağum İdrus cel piz şöle yapalum. Siyah olanı sen al beyazı ben.


Süper
Temel arabayla giderken bakmış benzini bitiyor. Hemen en yakın benzinciye girmiş, pompanın yanında durmuş, arabadan inip benzin deposunu açmış, başlamış işemeye. Temel'in işediğini g ören pompacı
"-Ya sen ne yapıyorsun, bu yaptığın normal mi?".
Temel "yooo Süper."


Avcı Temel
Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel'in önderliğinde ormanda ilerlemektedirler. Karşılarına küçük bir delik çıkar. Temel yatın yere tavşan deliği! Bütün avcılar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen Vururlar.
Tekrara yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyük bir delik çıkar karşılarına. Temel: "Yatın yere, tilki deliği!" Yatarlar. Biraz sonra tilki çıkar onu da vururlar. Tekrar düşerler.
Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel:" Yatın yere ayı ini", Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel'e bakaralar. Temel:"Uşaklar ne çıkacağunu bilmeyrum. Ama yatın ne çıkarsa bahtumuza!" Ertesi gün gazetelerde:
Dört avcı tren altında can verdi...
 
Matematik
Trabzonlu Temel Ağa'nın sevgili torunu Eda'ya verilen ödev ile başı derttedir...Eskişehir'e göç eden "teğerli arkadaşu" Niyazi'ye başına gelenleri yazar:
Niyazicuğum. Hani benim küçük torun var ya. Geçen akşam, geturdi ödevini önüme koydi. Bi yandan da ağlay. Zaten dertlerini hep bağa açar.Dedi ki; "habunlari anliyamadum. O yüzden da yapamadum. Yarin öğretmen beni dövecek."
Dedum ki; "Ağlama uşağum, bunun içun öğretmen adam dövmez. Simdi oni çözeruk." Ne mümkün Niyazi kardaşum:
Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalkmislar. Tiren otobostan üçte bir daha hizli gidiy. Otobos iki yerde onbeşer dakka istirahat vermis. Tiren da bi yerde durmiş, 20 dakka su almiş. Otobos saatte 60 kilometro gidiymiş. Tiren 5 saat sonra gideceği yere varmiş. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmiş. Ograstum yapamadum. Uşak ağlay. Derken bubasi geldi. O da çözemedi.
Diyrum oğa ki, "damat, senun taniduğun tahsilli bi otobos şofori var ise oğa soralim, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben uşağı şoforler cemiyetine götüreyum. Onlar ,arasinda belki tirenle yaris etmis bi sofor vardur da bize nasihat verur." Ha, biz bi yandan da uşağa tireni tarif ediyruk. Tiren görmemis ki... Ne anasi görmis, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum'dan Sivas'a gittiydum. Neysa kardasum, o gece çok kızdum. Diyeceksun ki niye? Uşak daha incir ağacından duti ayiramay; mezgiti gosteriyrum, hamsi diy; efendum, yumurtanun fabrikada yapilduğuni sanay. Biz gelduk araba yariştiriyruk.Yani efendi, otobos saatinda varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolci mi bekliysun? Eğer varacagi saat onemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler saga otobosun ineceği zamani.. Bu kadarluk mesele içun sabiyi subyani niye telef edersun? Uşacuklarda şarkı yok, türki yok, oyun yok; dayamis matamatigi. Ayuptur...


Laz olduğun için
Temel ilkokulun 1.sınıfına başlar,ilk gun koşa koşa eve gelir ve annesine Anne anne! öğretmen bugün okulda sayıları oğretti, herkes 9'a kadar sayabildi ben tam 14'e kadar saydım , laz olduğum için mi ?
Annesi: Evet yavrum laz oldugun için. Temel cok sevinir,
2.gun okula gider ve yine koşa koşa gelir ve annesine
Anne anne! öğretmen okulda alfabeyi öğretti, herkes d'ye kadar öğrendi ben h'ye kadar öğrendim laz olduğum için mi? der
Annesi: Evet yavrum laz olduğun için. Temel artık yerinde duramaz ertesi gun okuldan acayip mutlu bir şekilde gelir ve annesine
Anne anne bugun okuldaki arkadaslarımla boylarımızı karşılaştırdık,herkesinki 80-90 cm benimki 160 cm laz olduğum icin mi? der
Annesi: Hayir yavrum onlar 6 yaşında sen ise 16 yaşında olduğun için.
 
Öksürük
Temel ile Dursun doktora gitmişler. Dursun öksürüyor, Temel ise kabız imiş. Doktor bunlara birer şurup vermiş fakat şişeler karışmış.Doktor bir hafta sonra kontrole gelmelerini istemiş. Bir hafta sonra Dursun doktora gitmiş. Doktor "nasıl oldun, öksürüğün geçti mi?" diye sormuş. Dursun ise "Toktor pey haçan cesaret edup te öksüremeyrum" demiş


Temel'e Mercedes Lazım

Bizim Temel ile Cemal bir gun luks bir otelin lobisinde harika bir hatun gorurler.Temel der ki, 'Ula Cemal, gidip bi bakayim, bu kadindan is cikar mi?'
Temel yaklasir kadina, sorar :
- 'Benimle bi yemek yemek ister misiniz ?'
- 'Bahse girerim su kapidaki Mercedes sizin degil'
- 'Degildir'
- 'Soyle iyi durumda bir banka hesabiniz da yoktur sanirim'
- 'Yoktur'
- 'Karadeniz kiyilarinda soyle iki katli bir ciftlik eviniz de yoktur heralde'
- 'Yoktur'
- 'Hadi o zaman cek arabani!'
Temel boynu bukuk doner Cemal'in yanina :
- 'Ula Cemal, benim Limuzini sana versem Mersedesini bana verirsin?'
- 'Veririm Temel'im'
- 'Bi telefon etsem kendi bankamda bana hesap acarlar mi ?'
- 'Acarlar Temel'im'
- 'Tamam o da kolay da, heralde bizim peder ucuncu kati yikmama izin vermez'


Burasi Amerika

Temel Dallas'daki kuzeni Dursun'u görmeye gitmis. Dursun Temel'i havaalaninda karsilamis. Beraberce disari çikmislar. Temel bir bakmis 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu,da!"
Dursun hafifçe gülmüs. "Temelim burası Amerika! Bura da herbirsey büyük!"
Yola çikmislar, Dursun'un çiftliğinin kapisindan içeri girmisler. Git git bir türlü eve varmiyorlar. Temel saskinlik içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!"
Dursun gene hafifçe gülmüs. "Temelim burasy Amerika! Burada herbirsey büyük!"
Neyse, aksam olmus, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye baaarmis. "ammabüyük masa, da!"
Dursun'un sesi gelmis "Temelim burasi Amerika! Bura da herbirsey büyük!"
Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmis. Dursun:
"Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapi" diye tarif etmis. Temel alt kata inmis ama sol yerine sagdan üçüncü kapiya girmis. Orasi evin havuzunun oldugu yermis.Heryer karanlik oldugu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düsmüs. Can havliyle bağırmaya baslamis:
"Sifonu çekmeyiiin!!Sifonu çekmeyiiin!"
 
Temel fotografcıda

Temel bir gün fotoğrafını çektirmek istemiş. Fotoğrafçıya;
- Ben fotograf çektirmek istiyorum. Lakin vesikalık olmayacak.
Fotoğrafçı;
- Olur efendim. 24 çarpı 32'ye ne dersiniz?
Temel;
-432 eder de, haçan punin konimuzlan ne alakasi vardur? Pilot


Tecavüz

Kadinin birinin arabasi otobanin ortasinda bozulmus. Kadin arabasini kenara çekmis ve yardim bulabilmek amaciyla otobanin kenarinda yürümeye baslamis. Bu sirada yanina yaklasan kötü niyetli bir adam kadina tecavüz etmeye kalkmis. Kadin kendini korumak için çantasina uzanmis ve eline aldigi biçak ile adamin cinsel uzvunu hizla kesmis. Kadin kestigi bu
parçayi hizla uzaklara firlatarak oradan kaçmis. Tam bu sirada Idris ile
Temel otoyolda otomobilleri ile yol almaktadirlar. Adamin seyi gelir ve
bizimkilerin camina çarparak seker. Bunun üzerine Temel Idris'e dönerek : Uy ula idris sinekteki mala bak usagum ...


Noşut

Temel Afrika'ya safariye gitmiş. İlk günün sonunda gece otelin lobisinde
avcılar konuşuyormuş. İngiliz ben bugün 1 gergedan vurdum demiş. Fransız
ben de 1 aslan vurdum demiş. Temel de ben de 1 noşut vurdum demiş. İngilizle Fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar. Ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar. İngiliz ben 2 kaplan vurdum demiş.Fransız ben de 1 fil vurdum demiş. Temel ben 4 noşut vurdum demiş.İngiliz dayanamamış sormuş:
"Kusura bakma ama noşut nasıl birşeydir? Bunca yıllık avcıyım hiç duymadım."
Temel de "Ben de ilk defa burda gördüm. Kara kara birşeyler insana benziyorlar. ellerini kaldırıp noşut noşut diye bağırıyorlar demiş.
 
şu diriltme fıkrasına koptum bütün köy denemiş ama imam ayılmamış adamın ölmeyeceği varsa da ölmüştür:laugh: :laugh: :laugh:
 
Loto
Brandi adında sarışın bir iş kadınının işleri çok kötü gidiyormuş. İflas edince yardım için Tanrıya başvurmaya karar vermiş. Gece yatmadan başlamış duaya; "Tanrım, iflas ettim ve işyerimi kaybettim. Eğer yakın zamanda elime para geçmezse evimi de laybedeceğim. Lütfen Lotoyu kazanmamı sağla." Ertesi gün o haftanın loto çekilişi yapılmış ve başka biri kazanmış. Yine bir loto çekilişi öncesinde kadın yine dua etmiş;"Tanrım, işyerimi kaybettim, evim, kaybettim, eğer yakın zamanda elime para geçmezse arabamı da kaybedeceğim. Lüften yarınki lotoyu kazanmamı sağla." Ertesi gün lotoyu yine bir başkası kazanmış. Sonraki loto arefesinde kadın yine dua etmeye başlamış;"Tanrım, beni neden unuttun? İşyerimi, evimi, arabamı kaybettim, çok zor durumdayım, lütfen, lütfen bu seferki lotoyu kazanmamı sağla da işlerimi yoluna koyayım." Birdenbire ortalık ilahi bir beyaz ışıkla aydınlanırken gök aralanmış ve Tanrı seslenmiş:
- Brandi kızım, Lotoyu kazanmak için önce Loto bileti alman lazım...
 
SELAMI VAR...

Ali Mısırda okuyan bir öğrenci..... Sınavlar bitmiş ve yaz tatiline girecekler.. Babası Ali'ye telefon eder ve sınavların nasıl geçtigini sorar. Ali de bilmediği halde çok iyi geçti der ve bunu üzerine babası onu İstanbul'a islerinde yardim etmesi için çağırır...Ali gidecektir İstanbul'a ve arkadaşına son olarak şöyle der;
Ahmet sen notlarımı öğrenirsin ve beni arasın eğer telefona babam çıkarsa Muhammed'in Ali'ye selamı var dersin ben anlarım bir tane zayıfım olduğunu. Ahmet notları öğrenir ve arar, telefona babası çıkar ve Ahmet söyle der...Amcacım Ali'ye söyle ona bütün Ümmet-i Muhammed'in selamı var........

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

KEKEME...

Kekeme ile bir arkadaşı yolda gidiyorlarmış. Kekeme, birden atılmış:
- Göç...Gö...Gördün mü?
Arkadaşı sormuş :
- Neyi gördün mü?
- Ha...Ha...Harika bir ka...ka...kadın...Bir de mi...mi...mini bir etek giymiş...
- Hani? Nerede?
- Se...Se...Sen ba...ba...bakana ka..ka..kadar ma...ma...mağazaya girdi!
Biraz daha yürümüşler. Kekeme yine atılmış :
- Gö...Gö...Gördün mü?
- Neyi gördün mü?
- Şa...Şa...Şahane bir ara...ara...araba!
- Hani nerede?
- Sen ba...ba...bakana ka...ka...kadar geçti git...git...gitti!
Daha yürümüşler. Kekeme yine atılmış :
- Gö...Gö...Gördün mü?
Ama arkadaşı bu sefer sinirlenmiş:
- Gördüm lan! demiş. Gördüm işte!
Kekeme de öfkeyle çıkışmış :
- Ma... Madem gördün de, ne diye bo...bo...boka bastın!
 
BİYOLOJİ SINAVI

Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkez acayip
çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün
gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra
mikroskoplar. Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskaplarda lam'da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak" Tabi hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik. Öğrenciler
mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda
biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş "Kimsin
ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?" Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak
uzanmış
" Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu
 
Ülkede kriz başlayınca iki genç Türk gazeteci atmışlar kendilerini yurtdışına... Bir iki hafta barlarda zaman geçirip, hayatın tadını cıkartmışlar. Sonra iş aramak için kapıları çalmaya başlamışlar.

Bir gün, iki gün, bir hafta, iki derken, ümitleri iyice kırılmaya başlamış. O sırada bir ilanı görünce gözleri parlamış.

"Çiftlikte çalışacak işçi aranıyor."

Koşarak gitmişler. Çiftlik sahibi, tepeden tırnağa süzmüş bizimkileri, sonra ellerine birer kürek tutuşturmuş, büyükçe bir ahırın kapısına götürmüş. Günde üç öğün yemek, saati 5 Euro karşılığında, ahırdaki gübreyi, 50 metre ilerideki kuyuya taşımalarını istemiş. Yatacak yer de vermiş. Umutsuzluktan umuda ulaşan bizim Genç Türkler bir haftalık işi iki günde bitirivermişler. Ahır pırıl pırıl olmuş. Çiftlik sahibi ağzı kulaklarında, bizimkilerin çalışmalarından son derece memnun, çiftlikte sürekli iş önermiş.

Bizimkiler, bir daha sokaklara düşmemek için kabul etmişler. Adam, bu sefer onları tavuk çiftliğine götürmüş. Makinenin başına gelmişler, anlatmış olayı. "Düğmeye basın, yürüyen bant çalışmaya başlar. Önünüzde iki kutu var, irileri sağ taraftakine, küçükleri sol taraftakine koyup, kutuları bantlayıp, ait oldukları kolilere yerleştireceksiniz. İş bu kadar basit...”, demiş ve gitmiş.

Geçmişler bizimkiler birer tarafa basmışlar düğmeye, bant hareket etmiş, önlerine bir yumurta gelmiş, almışlar ellerine, bakmışlar, bakmışlar, "iyi mi, kötü mü, büyük mü, küçük mü ? " tartışmaya başlamışlar. Bu arada bant akıyor ve tabii ki yumurtalar da, bantın ucundan çöp tenekesine düşüyor... Çiftlik sahibi tesadüfen gelmiş yanlarına. Bir bakmış ki onlarca yumurta boşa gidiyor, bizimkiler hala ellerinde bir yumurta tartışıyor. Durdurmuş bantı, "Ne yapıyorsunuz?" demiş kızgınlıkla... Gençler şaşkın bakınca,

"Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?" diye sormuş.

Bizimkiler "Gazeteciydik!" deyince, “Belli" demiş adam,

"Bok atmayı çok iyi beceriyorsunuz ama, iyiyle kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz!"
 
Bilim Adamı
Karadenizliler, bir konferans duzenlerler.

Bu konferansa konusmaci olarak unlu bir Amerikali bilim adami da
davet edilir. Amerikali konuk, bir hafta erken gelir, hem tatil yapar
hem de Turkleri yakindan tanima firsati bulur.

Karadenizliler ile Amerikali bilim adami hemen her konuda
anlasirlar, uyum icinde konferans biter.

Ayrilik gunu gelir, Karadenizlileri alir bir dusunce.
Biz bu degerli bilim adamina ne alalim? Aralarinda toplanirlar,
baskan konunun onemini vurgulamak icin der ki:

`Biz bu Turk dostu, degerli bilim adamina nasil bir hediye alalim ki
bizi unutmasin? Hem kullanisli bir sey olsun, hem her eline aldiginda
bizi hatirlasin?`

Salonda kisa bir sessizlik olur, arka siralardan
Temel elini kaldirir: `Sunnet ettirelim!...!
 
yaşanmış bi olay...
Kardiyoloji servisinde bulunan bir hasta yakını elinde hastasının idrar yaptığı kabı ile gelir ve görevliye bunu nereye dökeceğini sorar. Görevli bunu bak karşıdaki erkek wc si var oraya dök der. Hasta yakının cevabı ise aynen şöyle olur ama bu idrar bayan idrarı oraya döksem olur muki..
 
İKİ FİLM ARASINDAKİ "7" FARK !
Hoca radyoloji dersinde 2 film getirir ve öğrencilerin karşısına koyarak sorar:
-" Bu iki film arasındaki fark nedir??" öğrencilerde sırayla:
-"Hocam biri anjografi diğeri venografi"
-"HAYIIR!"
-"Hocam birinde brachial diğerinde femoral arterden girilmiş"
-"HAYIIR!"
-"Hocam biri ayakta diğeri yarat pozisyonda çekilmiş"
-"HAYIIR!"
-"Hocam biri önden diğeri yandan çekilmiş"
-"HAYIIR"
-"Hocam birinde çift renal arter var"
-"HAYIIR"
Öğrenciler daha fazla dayanamayıp sorarlar:
-"İyide hocam nedir bu iki film arasındaki fark???"
-"Körmüsünüz biri büyük diğeri küçük!!!
 
Yılın İmtahan Sorusu!!

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinin İşletme Matematiği kitabından gerçek bir alıntıdır. Hiç dokunulmadan veyorumsuz şekliyle verilmiştir: Kitap Adı: İşletme Matematiğ Yazar: Prof. Dr. Müh. Yılmaz Tulunay
Sayfa: 173

Soru : Amerika'ya lisansüstü çalışmalar yapmak üzere giden Mehmet,
iki kız arkadaş edinmiştir. Bunlar Mary ve Nancy'dir. Mehmet'e göre; a-) Mary olgun bir kızdır ve klasiklerden zevk almaktadır Böyle bir yerde onunla 3 saat birlikte olmak 12 dolara malolmaktadır. Diğer taraftan Nancy daha çok popüler eğlenceleri yeğlemektedir. Onunla böyle bir yerde 3 saat birlikte olmanın maliyetide 8 dolardır

b-) Mehmet'in bütçesi gönül işlerine ancak ayda 48 dolar ayırmasına olanak vermektedir. Ayrıca, derslerinin ve çalışma koşullarının ağır oluşundan dolayı, kız arkadaşlarına en fazla ayda 18 saatlik süre ve 40.000 kalorilik enerji ayırabilmektedir.
c-) Mary ile her buluşmasında 5.000 kalori enerji harcayan mehmet
Nancy için bunun iki katını harcamaktadır. Eğer Mehmet'in Mary ile buluşmaktan beklediği mutluluğu 6 birim ve Nancy ile buluşmaktan bekledigi mutluluğun da 5 birim olduğunu biliyorsak, mutluluğunu maksimize etmek isteyen Mehmet'in sosyal yaşamını nasıl planlaması gerekecektir
Grafik ve cebirsel yoldan bulunuz

BİR ÖĞRENCİNİN CEVABI:
sayın Hocam, Bu Mehmet şerefsizi buradan Amerika'ya lisansüstü çalışma yapmaya gitti de herifin şeyinin derdi bize mi düştü? Biz burada tahsili bırakıp karıya, kıza dalsak bizi de böyle ballandıra ballandıra kitaplara yazarmısın?
Neyse geçelim sorunun cevabına;

a-) Bi kere bu Mehmet i.nesinde iki hatuna ayrı ayrı zaman harcayacak g.. de para da yok, sıkarrrr. Ayrıca dünya piyasalarında saati 100 dolardan açılıp minimum 50 dolara kadar düşen tarifele göz önüne alındığında, 3 saati 12 dolarlık yada 3 saati 8 dolarlık karılardan hayır gelmez Muhtemelen Mary 68, Nancy 79 yaşındadır ve ikisinin de bu güne kadar yattıklarının haddi hesabı
yoktur. Bu durumda Mehmet'in hem vakit darlığı, hem kadınların hali,hem
de para yokluğu sebepleriyle bu iki o..yla grup s..si yapması gerekir.
b) Mehmet'in bütçesi (bu gönül işi tabirini ben anlamadım) sevişmek için ayda 48 dolara yetiyorsa zaten bu o..... çocuğunun masturbasyon yapması daha uygun olur. Böylelikle iki ay para biriktirip bu çuvalların yerine doğru dürüst bir karıya zıplar ve ayırdığı 40.000 kaloriyi hakkıyla harcar. Ama siz bu cevabı kabul etmeyeceğiniz için şöyle cevap verelim; Mehmetin bütçesi 48 dolara yettiği için ancak grup s..s yapılacağından pazarlıkla miktar iskontosu alınır ve bütçe rahatlatılır. Böylelikle ayda ayırdığı 18 saati 3 saate bölersek 6
kez yapmış olur ve her sevismede 40.000/6 = 6700 (yaklaşık)
kalori harcar. Bu hayvan bir seferde kesintisiz 3 saat zıplayabiliyorsa zaten
amerikada kalması ve buralara dönmemesi hepimiz için hayırlı olur,
c-) Mehmet Mary ile her buluşmasında 5.000 kalor
>harcıyorsa yukarıdaki hesaba göre Nancy'ye sadece 6.700 - 5.000 =
1.700 kalori kalır ki bu da Nancy gibi f...foş bir motoru sadece >>gıdıklar.
Bu durumda birinden 6, diğerinden 5 birim zevk alan Mehmet'in mutluluğunu maksimize etmesi için kendisini de birilerine d....dürmesi gerekir
Sonuç olarak bu işe alışan Mehmet'in bundan sonraki sosyal yaşantısını kaşarlı bir i.ne olarak planlamasıgerekir. Bu sayede ayda 48 dolar tasarruf sağladığı gibi üste para da kazanarak bütçeyi de düzeltir.
Saygılarımı arz ederim
 
DOKTOR=evli bir çift kadın kocasını bir doktorla aldatıyor kocası bunu öğreniyor ve eve gelip karısına hazırlan tatile gidiyoruz diyor kadın şüpheleniyor ve kocasına tamam hayatım benim çarşıda biraz işim var sen bekle ben hemen gelicem diyor ve evden çıkıyor hemen doktorum yanına gidiyor ve doktora galiba kocam ilişkimizi öğrenmiş benide alıp tatile gidiyor diyor seninle orada nasıl sevişecez hayatım diyor doktor biraz düşünüyor ve tamam buldum şimdi gidince bir iki gün otelde dinlen daha sonra plaja inini ve güneşlenirken birden bire başla bağırmaya am...a yengeç kaçtı diye gerisini ben hallederim diyor kadın tamam deyip ordan ayrılıyor ve kocasıyla birlikte tatile gidiyorlar bir iki gün otelde dinlendikten sonra kocasıyla birlikte plaja iniyor ve güneşlenirken birden başlıyor bağırmaya am...a yengeç kaçtı am....a yengeç kaçtı diye kocasıda heyecanlanıyor ve oda bağırıyor yetişin doktor yokmu karımın am..a yengeç kaçtı diye bağırıyor bu sırada bizim doktor geliyor ve açılın ben doktorum diyor adam yalvarıyor ne olur doktor bey çıkarın şu yengeçi diye doktorda diyorki beyefendi bunu tek bir çaresi var bende soyunacam karınıza bir kere sokacam yengeç tutunca hemen çekecem adamda en iyisini siz bilirsiniz doktor bey diyor ve doktor onca kişinin arasında başlıyor karıyı si....ye gel git gel git gel git bir türlü çıkacağı yok adamda artık sinirlenmeye başlıyor ve doktora dönüp diyorki a...koyayım bari akıtta boğulsun....

TARKAN=eski türk filmlerindeki tarkanı hepimiz biliriz tabii birde kurdu var bunun neyse bir gün tarkan bir handa mola veriyor ve yemek yerken hoşuna giden bir kızla hanın odasına çıkıp sevişmeye başlıyor bu sırada düşmanlar saldırıyor ve odanın kapısını kırmaya çalışıyorlar tarkan kurda atıl kurt diyor kurtta dönüp diyorki hep atıl hiç katıl yok a.....koyayım..
 
YAKIŞIKLI İMAM=anadolunun bir köyüne yakışılı bir imam tayin olur bu gerçekten genç ve yakışılı bir imamdır imam ilerleyen günlerde köyden bir kıza aşık olur ve bunu gidip köyün ileri gelenleriyle paylaşır işte ben felancanın kızını sevdim bana onu isteyin der köyün ileri gelenleride hayatta olmaz o adam nemrutun tekidir hocaya asla kız vermez derler.. hoca bakarki arkasında kimse yok kendisi gitmeye karar verir çiçeğini ve çikolatasını alıp gider kızın evine direk konuyu açar Allahın emri Peygamberin kavliyle kızınızı kendime istiyorum der adam sert çıkar defol git bende hocaya verecek kız yok der hoca çaresiz üzgün bir şekilde evine gider sabah olur hoca minareye çıkar ezan okumak için deneme bir iki tık tık dikkat dikkat bu sabah ezanını sevipte kavuşamıyanlar için okuyorum..
 
PEDER
Adamın biri günah çıkarmaya kiliseye gitmiş. Rahiple birlikte günah
çıkarma odasına girince anlatmaya başlamış:
"Peder, büyük günah işledim.."
"Evet oğlum... Ne yaptığını anlat bana... Tanrı seni affedecektir..."
"Kız arkadaşımla üç yıldır çok güzel giden bir ilişkimiz var.
Ve aramızda ciddi bir yakınlaşma olmadı. Dün onu görmeye evine gittim,
kızkardeşinden başka evde kimse yoktu. Ortalıkta kimsenin olmadığını
görünce kardeşiyle beraber olduk..."
"Oh, bu çok kötü evlat... Fakat yaptığının kötü bir şey olduğunun
farkındasın. Tanrı affetsin..."
"Peder, geçen hafta kız arkadaşımı görmeye işyerine gitmiştim. İş
arkadaşlarından biri dışında iş yerinde kimse yoktu.
Ortalıkta kimsenin olmadığını görünce iş arkadaşıyla birlikte olduk."
'Oh, bu hiç de iyi olmamış doğrusu..'
"Peder,geçen ay, kız arkadaşımı aramak için amcasının evine
gitmiştim. Yengesinden başka evde kimse yoktu. Ortalıkta kimsenin
olmadığını görünce, yengesiyle birlikte olduk.."
Adam cevap gelmediğini görünce seslenmiş:
"Peder???? Peder , neredesiniz?? '
Hiç cevap yok... Kilisenin içinde rahibi aramaya başlamiş ve onu
piyanonun arkasındaki masanın altında saklanır bulmuş.
"Peder, niçin orada saklanıyorsunuz?"
"Birden ortalıkta senle benden başka kimsenin olmadığını farkettim de!"
 
BEKLİYORUM +15
Adam resepsiyonda bekliyormus. Arkadasındaki güzel bayanı görememiş. Ve birden dirseği kadının göğüslerine dokunmuş. Adam: Hanımefendi eğer kalbiniz de göğsünüz kadar yumuşaksa beni affedersiniz demiş. Kadın da bunun üzerine: Beyefendi eğer penisiniz de dirseğiniz kadar set ise oda 406'da bekliyorum.


AV MEVSİMİ (Bu Çok Güzel)
Temel bir gün kahvede dertli dertli oturuyomuş. Arkadaşı Dursun "Neoldu Temel neyin var" diye yanaşmış. Temel de anlatmaya başlamış. "Ah be Dursunum. Sorma Fadime'yle bir türlü sevişemiyoruz. Yer yok demiş." Dursun da "Ula bundan kolay ne var" demiş. "Söyle Fadime'ye sen dağa çıkıp ateş edince gelsin yanına görün işinizi" demiş. Temel çok sevinmiş ve gitmiş dağa.. Aradan bir ay geçmiş. Temel yine kahvede üzgün üzgün oturuyo. Dursun gelmiş "Ne oldu uşağım neyin var?" demiş. Temel de "Sorma laa Dursun. Av mevsimi başladı Fadime orospi oldu." demiş...


VETERİNER
Doktor John hastasıyla ateşli bir seks yaptıktan sonra, oturup düşünmüş: 'Keşke yapmasaydım ama olsun.. Tüm doktorlar meslek hayatında hastasıyla yatmıştır' Der ve kendini avutmaya çalışır.O sırada vicdanından bir ses gelir: 'Ama John sen bir veterinersin.'
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…