vallahi degısıyor fazla portakal ve havuc yıyınce renk pıgmentımız turunculasıyor arastırın bakın cıdden rengım degıstı bu kez keske beyaz kalaydım dedım bır sure yemeyınce 6 ay kadargerı eskı halıme döndüm
Ay o insanlar zatenEvet evet, bi yere hafif çarpsam anında morarıyor. Bacak bacak üstüne atsam bacaklarım hemen kızarıyor, iz oluyor :))
Sonra insanlar bunu ‘bak çok beyaz olduğun için bunları yaşıyorsun.’ diyorlar.
Beyaz tenli muzdaripliği bende de var. Çok fazla aktif olayım tüm damarlarım dışardan belli oluyor. Burnumun üstünde ve göz altlarımda ki damarlarım yüzünden nereye çarptın diye soran bile oluyor.Herkese merhaba :) şimdi bu da dert mi diyebilirsiniz ama benim için nerdeyse 15 yıldır dert. Ben aşırı beyaz tenliyim, hani hafif bronzlar bile kendisini beyaz zanneder ya, ben bayağı bayağı florasan gibi beyaz tenliyim. Eskiden hiç takmazdım ancak okul hayatımın bir döneminde sınıftakiler benden iğrenir gibi bana ‘ruh’ diye lakap taktıklarından beri beyaz ten bende takıntı olmaya başladı. Görenlerin sürekli ‘ne kadar beyazsın, hastalıklı gibi duruyorsun, ay yüzün bembeyaz hasta mısın, bacakların ne kadar beyaz ben olsam etek giyemem’ gibi laflarından sonra beyaz tenin çok çirkin olduğunu ve saklamam gerektiğini düşünmeye başladım. Her yaz kot giyiyorum, elbise etek giymek bin kez düşünüyorum ve en sonunda vazgeçip yine kot giyiyorum. Askılı giymeye birkaç sene önce başladım. Solaryuma gireyim dedim, gittiğim yerden memnun kalmadım. Otobronzan kremlerden kullanıyorum bazen, ama bacak bacak üstüne atınca krem siliniyor.
İnsanların hastalıklıymışım gibi bakışlarından çok sıkıldım. Beni bu konuda cesaretlendirebilecek ya da öneride bulanabilecek birileri var mı? Yoksa gerçekten beyaz ten çok mu kötü duruyor?
Morarma kısmına kadar gülerek okudım ya, kıyamam sarılmak istedim. Sanırım sitede bronz teni seven tek ben varım. Bende beyazım ama ara ara solaryuma girmek yetiyorSana yüzyılın salaklığını anlatayım da sağlıklı derinin kıymetini bir düşün.
Senin lisedeki lakabın Ruh'muş, benim lisede iki lakabım vardı, Halka'nın yeni çıktığı dönemde "Samara" ve her gördükleri yerde bacaklarıma bakarak "Süte bandırılmış çubuk gibi" yakıştırılması, yani diğer lakabım da süt idi, tabi tercihen arada ceset, kardan kız vb. diyenler de oluyordu. Beyaz ten ile ilgili o kadar çok yakıştırma ve laf atmaya maruz kaldım ki, bir süre sonra takıntı haline geldi ve tenimin renginden rahatsız olmaya başladım, insanlar Antalya gibi bir memlekette beyaz ten görmeye alışkın değil tabi, öyle hafif bir bronzluk bile olsa işimi görecek ama tenimin beyazlığından güneşte bile duramıyorum, çünkü bronzlaşmıyor, direkt kızarıp morarıp patlıcana bağlıyorum, üstelik yüzüme hemen çil atıyor. Böyle bir hal.
Neyse, ben bunu kafaya taktım, o ara da kızlar arası güzellik tüyoları filan kulaktan kulağa çok konuşuluyor, her kafadan bir ses. Bu zamanın interneti gibi değil ortam, mirc filan var anca. Türlü türlü şeyler duydum; en etkili ve çabuk bronzlaşma vb., tüm vücuduna kola sürüp güneşlenmekten filan bahsediyorlar, tamamen güneş kremsiz, kola ve deniz suyu ile güneşlenmek...
Okulumuzun mezuniyet balosu da yaklaşıyor, ben de istiyorum ki herkesi bronz tenimle şok edeyim, çabucak olsun bitsin, şahane olayım filan; öyle hayaller alemindeyim, elbisem dikiliyor bir yandan, üni. sınavları bitmiş, yaz gelmiş, baloya gün sayıyoruz...
Ben hıyarto, bu kola ve deniz suyu fikrini kaptım; dedim barbekü sos gibi şekerli şekerli pembiş pembiş bronzlaşırım, mis gibi olurum. Gittim sabahın köründe şezlongumu kiraladım, bi denize battım çıktım, ardından her yerime kolayı sıvadım sürdüm ki gören artık "Nabıyo la bu mal?" demiştir, güneşin bağrına sere serpe yattım. O gün de hava püfür püfür, çok güzel bir meltem var deniz kenarında; hiç unutmam çünkü bir insan evladının sıfır meltemsiz o yanığı hissetmemesi olanaksız. Neyse, belki kafadan 3-4 saat öylece manda gibi güneşlendim, sonra döndüm arkamı bi de öyle yanacağım, ondan sonra Gangsta, hafif meltem, relaks beach parçalar eşliğinde uyuyakalır.
Titreyerek uyandım, bildiğin üşüyerek, tir tir titreyerek uyandım ve derimde inanılmaz bir gerginlik hissi, sanki ipe çamaşır mandallamışlar gibi sırtımı kçımı bacağımı yüzümü mandallamışlar yani, bir yandan it gibi titriyorum bir üşüme, aman Allah'ım; sonra bakıyorum ki güneş turuncuya dönmüş, saate bakıyorum, ben o Antalya güneşinde, yazın bağrında saatlerce güneş altında kalmışım. Toparlanıp koştur koştur eve nasıl gittim bilmiyorum, beni gören dönüp bir daha bakıyor, neden bakıyorlar bilmiyorum, eve girdim annem bir çığlık kopardı "Ne oldu, ne yaptın, bu ne?" diyerek, aynaya baktım ama ben morum. Kan toplamışım resmen. Zaten çok geçmedi, kusma, baş dönmesi, halsizlik, ateş, titreme, ishal ne varsa... Güneş çarpmış. Hastaneye gidecek ayağım üstüne basacak halim yok, eve çağırdılar doktoru, serum merum götürdüler, kremleri bastılar ne yaptılar bilmiyorum yarı baygın gibi gün geçirdim.
İkinci derece yanık.
Su toplamadık yerim kalmadı, bir insan evladının derisinde su toplayabilecek her yerinin su toplayabildiğini gördüm, oturamıyorum, yatamıyorum, annemin bana 4-5 beden büyük geceliğini kah giyiyor sünnet çocuğu gibi geziyorum, kah onu da giyemiyorum acıdan, sonra o derinin soyulması, soyulduktan sonra bir daha soyulması, bazı yerlerimin üç kere soyulması, sürekli tazelenen kremler, doktorun "İz kalabilir" demesi sağ olsun ki evet o yanıktan sonra gerdanım da çillendi, birkaç yerimde de güneş lekesi kaldı...
Bronzlaştım mı? Evet bronzlaştım, bu yaşadığım aptallığın üzerinden on küsur sene geçti ve asla, eski ten rengime bir daha kavuşamadım; hala daha o lisedeki halimden birkaç ton daha bronzum. Değdi mi? Nallet girsin ki değmedi, pişman oldum, ah dedim saydam olaydım da şu acıları çekmeyeydim.
Derinin sağlıklı olması, en kıymetli şey; rengini zerre umursama; esmer ayrı güzel, buğday ayrı güzel, beyaz ayrı güzel; hepsinin havası var, bronzlaşmak için solaryumlarda, uzun süre güneş altında cilt kanseri riskine, erken kırışmaya, cilt tipini bozmaya kendini açık etmektense, teninle barışık ol.
Tövbeler olsun ne günlerdi ya, günlerce farkında olmadan ultraviyole mçmış bile olabilirim yani...
Ben de senin gibiyimHerkese merhaba :) şimdi bu da dert mi diyebilirsiniz ama benim için nerdeyse 15 yıldır dert. Ben aşırı beyaz tenliyim, hani hafif bronzlar bile kendisini beyaz zanneder ya, ben bayağı bayağı florasan gibi beyaz tenliyim. Eskiden hiç takmazdım ancak okul hayatımın bir döneminde sınıftakiler benden iğrenir gibi bana ‘ruh’ diye lakap taktıklarından beri beyaz ten bende takıntı olmaya başladı. Görenlerin sürekli ‘ne kadar beyazsın, hastalıklı gibi duruyorsun, ay yüzün bembeyaz hasta mısın, bacakların ne kadar beyaz ben olsam etek giyemem’ gibi laflarından sonra beyaz tenin çok çirkin olduğunu ve saklamam gerektiğini düşünmeye başladım. Her yaz kot giyiyorum, elbise etek giymek bin kez düşünüyorum ve en sonunda vazgeçip yine kot giyiyorum. Askılı giymeye birkaç sene önce başladım. Solaryuma gireyim dedim, gittiğim yerden memnun kalmadım. Otobronzan kremlerden kullanıyorum bazen, ama bacak bacak üstüne atınca krem siliniyor.
İnsanların hastalıklıymışım gibi bakışlarından çok sıkıldım. Beni bu konuda cesaretlendirebilecek ya da öneride bulanabilecek birileri var mı? Yoksa gerçekten beyaz ten çok mu kötü duruyor?
Morarma kısmına kadar gülerek okudım ya, kıyamam sarılmak istedim. Sanırım sitede bronz teni seven tek ben varım. Bende beyazım ama ara ara solaryuma girmek yetiyor
Ama gerçekten ölümden dönmüşsün sen, iz falan kalmadığı için şanslısın. Acını tahmin edemiyorum canım hiç bir şeye benzemez ya
Berbat zamanlardı ya, aklıma geldi konuyla birlikte; şimdi gülüyorum tabi, ama o süreç kelimenin tam manasıyla bir çeşit cehennemdi. İz kalacak-geçmezse korkusu bir yandan, hiçbir şekilde acıdan doğru düzgün yatıp oturamıyorsun, uyuyamıyorsun bile, sürekli kremleri tazelemek zorundasın ki deri kendini toparlasın, acı içinde ve yapış yapış, bir yandan annemin yüreğine iniyordu ona üzül, "Bu kez öldürdü bu çocuk kendini" diye diye hastanede başımı beklerken bitti kadın, daha serum yaramadan ben sıvı kaybetmeye devam ediyordum, ölümden dönmüştüm ya. Oyh... Aynadaki o halim filan ayy... Kaç kere soyuldu derim, soyulan yerim yine soyuldu, yine soyuldu... Su topladıkça kaşınır bir yandan ona sabretmeye çalışırım vs vs... Salaklık işte ya, su katılmamış salaklık.
Tabi yine tercihtir, kendi ayarını bildikten, kontrollü davrandıktan sonra bronzlaşırsın, güneşten de vitaminini alırsın.
Bunu sorun haline getirip, memnuniyetsiz davranmamak gerekiyor işte, en güzel ten, sağlıklı ten.
Hey Allahım yaa, bazıları kıskançlıktan gerçekten. Hadi ailenin lakap takmasında art niyet olmuyor genelde ama kimi de gerçekten kötü niyetinden lakap takıyor maalesef.Bana da fosforlu derlerdi. Bir de çillerim var :) çilli horoz derlerdi. Güneşte rengi değişen kumral dalgalı saçlarım var. Ne kadar kabarık derlerdi. Ailede merinos diye seslenirler mesela. İnsanların işi gücü lakap takmak zaten boşver
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?