Sosyal medya provokatörleri konusunda tamamen katılıyorum size. Peki olur da bir gün ekonomi düzelirse sokakta çok kibar insanlarla karşılaşmayı umuyor musunuz? Ben ummuyorum. Hoş sosyal medyanın hayatımızdan çıktığını hayal ettiğimde de ummuyorum ben :) Birbirinden bağımsız olarak ele alınamayacak, iç içe geçmiş durumda ve karmaşık bir sistemle hayatımızı yönlendiren faktörler konuda anılan her problem.
Ekonomi konusunu asla yadsımıyorum fakat herkesin ekonomiyi öne sürdüğünü okuyunca farklı bir noktaya temas etmek istedim. Verdiğim yüzde doksan oran sosyal medyanın totalde hayatımıza etkisi değil aslında. Yorumlarda öne sürülen sorunların yüzde doksanından sosyal medyanın sorumlu olduğunu yazdım.
İnsanlar bence de avokado hayali kurmuyordur :) Bahsettiğim şey bir kelebek etkisi gibi kendi hayatından memnuniyetsizliğin çocuk yetiştirmekten başlayarak hayatın her alanını etkilemeye müsait oluşu. Yoksa neden yeni nesil anneler çocuklarını prens, prenses, paşa ilan etsin ki :) Dediğim gibi konu gerçekten çok geniş. Yazdığım her cümleyi bağlamak istediğim bir kaç nokta var. Bağlayacağım her noktayı ayrıca ele alıp yazmadan konu anlam bulmayacak benim açımdan. Fakat buraya bu kadar yazılır mı, gerek var mı, yazacaklarımın bir gücü olacak mı diye durup düşünüyor insan :)
Hava alanındaki kadının düşüklüğü bahsettiğiniz gibi sosyal medya olmasaydı çalışanın işine son verilmesiyle onaylanırdı büyük ihtimalle. Konu özelinde evet sosyal medya iyi iş çıkardı. Bundan sonra hava alanlarında herkes daha dikkatli olur. Kameraların açısına giren alanlarda da muhtemelen. Ya hayatın geri kalanında? Tecavüzcülere hapishanelerde empatik muameleler edildiği konuşulur eskiden beri. Hangi tecavüzcüyü durdurabiliyor bu durum? Özgecanın tecavüzcüsü öldürüldü, ardından bir çocuk kanlar içinde evinin kapısında ölüme terkedildi. Derler ya reklamın iyisi kötüsü olmaz. Bu durum da onun gibi. İnsanlık vicdanına aykırı olaylar ne kadar yerden yere vurulsa da sosyal medya aracılığıyla dillendiriliyor olmasıyla normalleştirildiler artık. Her gün duymaktan bile acizlendiğimiz haberleri ilk kez duyduğumuz anla yüzüncü kez duyduğunuz an arasında çok üzülerek söylüyorum bariz duygusal tepki farkı olacaktır. Biz normal insanların az da olsa duyarsızlaşarak içinde yer aldığımız bu süreçte kendi gibi kötü örnekleri daha çok görmeye başlayan kötü örnekler de otokontrole daha az ihtiyaç duyup daha fazla insana zarar vermeyi göze alarak yer alıyor.
Sosyal medya daha azı çözüm olacak bir etken değil maalesef. Keşke tamamen hayatımızdan cikabilse. Kar zarar hesabı yaptığımda sosyal medyanın bir felaket olduğunu düşünüyorum.
Sadece konuşarak, fikir alışverişi yaparak bir şeyleri degistirebilmeyi dilerdim. Sanırım benim de gelecekten hiç umudum yok :)
ekonomi mucize eseri düzelirse evet, ben insanlarda bunun fark yaratacağına inanıyorum.
ay sonunu nasıl getireceğim kaygısı olmasa, doğalgaz faturasını korka korka eline almasa, çocuk ya bir şey isterse diye stres yapmasa, iş bulma kabusu olmasa, evet bir şeyler değişecek.
o daimi gerginlik biraz olsun yerini hoşgörüye bırakacaktır.
hatta şöyle söyleyeyim, insanlar fiziksel olarak da daha sağlıklı olacaktır.
ben sosyal medya kullanımının yönlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. yanlış kullanıyoruz.
çok faydalı olabilecekken, elimize yüzümüze bulaşıyor.
çünkü normal yaşantımızdaki zaafiyetlerimiz, orada vücut buluyor.
sadece sosyal medya degil, daha geniş olarak ‘internet’ şeklinde yazacağım;
normalde dedikodu seviyorsak, saatlerimizi kim ne yapmış, ne paylaşmış, ne giymiş diye harcayabiliyoruz.
dizi, film, tv seviyorsak, bir oturuşta bir sezon dizi izleyebiliyoruz.
şehvetse zayıf noktamız, her türlü cinsel içerikli görsele ulaşabiliyoruz,
eğer gösterişse, instamomlar, influencerlar için tık tık,
makyaj, güzellik vlogları ile dolu youtube.
aslında sosyal medyanın kötülüğü olarak gördüğümüz şey bizim yansımamız.
klavye kahramanı dediğimiz şeylerde bile aslında düşündüklerinin süzgeci kalkmış insanlar. çünkü noname’ler.
düşünüyorlardı, artık ifade edebiliyorlar.
taciz/tecavüz örneği için ben de eskiden sizin gibi düşünüyordum.
dillendirilmesi örnek teşkil ediyor, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşüyor diye.
ama artık farklı düşünüyorum.
bence bunlar hep vardı.
sadece bilmiyorduk. artık daha çok biliyoruz
evet bu bildiklerimiz zihnimizi kirletiyor, duyarlılığımızı azaltıyor ama aynı zamanda öğretiyor.
çocuklarımızı gözümüzün önünden ayırmamayı, komşuya, ona-buna emanet etmemeyi, tehdit/şantaj durumlarında, önce ailemizle sonra güvenlik güçleri ile paylaşmamız gerektiğini, öğretiyor.
bunlar konuşulmadığında sessiz kaldığımızda, bir yapan bir daha yapıyor. böyle en azından bir yapanın tekrarının önüne geçilir.
velhasıl mutsuzuz, çünkü güzel şeyler olmuyor.
toplum ahlakının kötüye gidişinden endişeliyiz, çocuklarımızın güvende olmuyor olmasından gerginiz, hepimiz paranoyak olduk, sokakta yürürken biri arkamızdan yürüyorsa kalp atışımız hızlanıyor. parkta sadece kendi çocuklarımın değil, bütün çocukların üzerinde gözüm. yanlış bakan var mı diye.
ekonomik olarak sıkıştık. trafikte, kirlilikte de.
nefes alacak alanımız yok. camlarımızı açtığımızda egzoz kokusu.
psikolojik olarak arada kalmalar, toplum baskıları, elalem ne derler, doğu-batı sıkışmışlığı, göç problemleri...
ne yapsak da iyi olsak :) aslında bir kelebek etkisini böyle başlatmak gerek..
ne yapsak da iyi olsak?
bugün kaç kişiye gülümseyerek selam verdin?
kimin derdine ortak oldun?
kime yardım ettin?
bir tane de bununla ilgili fenomen olsa ya :)