Popüler Konu Kan Pıhtılaşması nedeniyle düşük yaşayanların paylaşım alanı

denden canımm ikili test sonuçlarımı aldı eşim şimdi doktora göstermiş herşey normal yolunda çok şükürr.inşallah seninkide iyi olur .bekleyen herkesinki desem daha ii olur.Allah kimsenin kucağını boş umutlarını yarım bırakmasın.haftayada şu kan pıhtılaşması tahlilini yaptırısam dahada rahatlıyacam.paylaşmak istedim burdaki herkesle.grşz.
kelebek sen nerdesinnn
 

gözün aydın olsunzehracığım..çok güzel bir haber bu...:))
 
mafoldumben evettttt benimde 4 pıhtılaşma değerim var ama en yükseği protrombin heterezigot... bunun hakkında bildiklerini paylaşırsan sevinirim hepimiz birşeyler öğrenmeye çalışıyoruz ama daha fazla bilgi göz çıkarmaz...
hadi bakıymmmm bendende 4 kayıp celencim... yaa hangimizinki daha çok acıtmıştır canını şüphesiz hepimizinki aynıdır.. ama kayıplarla umutlar ters orantılı kayıplar arttıkça umutlar azalıyor... senin umudunun bittiği yerde gelmiş celencik maşallah... allah bizlerede umutlarımızı yitirmeden nasip etsin rabbim bebeklerimizi...
oy oy oy mis kokulu denizcik sağlıklı olsunda gerisi önemli değil... suyunun da idare edecek olması çok güzel ... inşallah zamanına kadarda idare edecektir ... allah korusun sizi....
selamlar... trizomi yi hiç duymadım bilmiyorum şimdi duydum intten bakcam... paı 4g/5g nedir onuda tam olarak bilmiyorum benimkinde paı nın karşısında 4g/5g yazıyor ama bu normalmi değilmi... poffffsss şimdi bi de ona taktım...
bi çocuğunun olması çok güzel ama biz insanlarda her zaman olmayanı isteme gibi bir özellik var... hani hiç çocuğu olmayan birisi ah bitane olsun başka istemem diyor,bir tane olan da haklı olarak çocuğum yalnız büyümesin diyor.... inşallah senin çocuğunda yalnız büyümez ve inşallah en kısa zamanda bir kardeşi olur..
zemuszemus :lepi: oyyyy maşallah ne kadar güzel allah devamını getirsin inşallah...
allah sağlık versin canım kolaylıkla atlatırsın inşallah..
doktor bana korunmayı bırak dedi. adet olunca gel iğne başlayalım dedi.adet olmasanda gel yine başlayalım dedi. büyük ihtimal yüksek doz başlarız dedi.. neye göre ayarlacakki dozajı?
neden adet olunca başlanıyor iğne??????
 
geleveracım guzel dilegin cin tesekkurler, Allah her isteyene hayırlı saglıklı evlatlar nasip etsin
 
celen yasemin;dediğiniz besinlerden şu aralar pek yiyemiyorum ne yazık ki,ama dediğiniz gibi en güzeli ilaç yerine doğal yollardan alabilmek
aslıhan maşallah çok sevindim,bulantıların erken başlamış senin,umarım uzun sürmez,kendine dikkat et
zehra test sonuçlarının iyi çıkması çok güzel,sağlıklı gebelikler diliyorum,randevu almak istediğin doktora bizzat ulaşmaya çalış,banada prof.1 hafta sonraya randevu veriyordu,walla olmaz hocam ben panik haldeyim zaten dedim : )tamam o zaman akşama gel dedi,son hasta seni alırım : ))
biraz tuttuğunu koparan inatçı biriyimdir de : ))
 
ılk gebeliğinde düşük yaşayan veya düşük endişesi yaşayan kadınlarda ne yapılmalıdır? Doktorlarımız bu durum için iki mucize ilaca sarılmaktadır: ASPıRıN ve PROGESTERON.

Aspirin ve düşükler
Aspirin tıpta çok uzun yıllardır kullanılan ve hergün yeni bir yararı ya da yan etkisi keşfedilen değişik bir ilaçtır. Herhalde tıp alanında aspirin kadar çok araştırılan bir başka ilaç yoktur. Son günlerde aspirini popüler yapan bir başka özelliği de gebelik kayıpları üzerinde olan etkisidir.

Aspirin sadece bir ağrı kesici, iltihap giderici ve ateş düşürücü değildir. Aynı zamanda kanın pıhtılaşma sistemi üzerinde de etkileri vardır. Halk arasında "kanı sulandırıcı" şeklinde tellaffuz edilen bu etki ağrı giderici dozundan çok daha düşük dozlarda da ortaya çıkmaktadır. Kanın pıhtılaşmasını engelleyen bu etkiyi sağlamak amacıyla piyasada bulunan ürünler genelde bebe aspirini olarak tanımlanmaktadır.
 
Gebelik ile ilgilenen tıp branşı olan obstetrik alanındaki gelişmeler özellikle tekrarlayan düşük olgularının bazılarında altta yatan nedenin antifosfolipid sendrom (aPL) olarak tanımlanan bir bozukluk olabileceğini ortaya koymuştur. Bu sendromda kanın pıhtılaşma mekanizması bozularak kılcal damarlar içinde mikroskopik pıhtılar oluşmakta ve gelişmekte olan bebeğe giden kan akımını azaltarak düşüğe neden olabilmektedir. Ayrıca gebelik toksemisi ya da zehirlenmesi olarak da bilinen prekelempsinin de oluş mekanizmalarından birisi antifosfolipid sendromdur.

Bu bulgunun ortaya konması acaba erken gebelikte kanın pıhtılaşmasını engelleyen ilaçların verilmesi düşükleri engelleyebilir mi sorusunu gündeme getirmiştir. Gerçekten de yapılan araştırmalar antifosfolipid sendrom varlığında düşük doz aspirin ve heparin gibi kanın pıhtılaşmasını önleyen ilaçların gebelikler üzerinde çok olumlu sonuç verdiğini ve %70'ler civarında canlı doğum oranlarının elde edildiğini oryaya koymuştur. Bu bilimsel kanıtların sonucunda günümüzde antifosfolipid sendromu ve gebelik varlığında klasik tedavi aspirin ve heparindir
 
Peki ya antifosfolipid sendrom yoksa? ışte bu noktada ilaç suistimali sorunu ortaya çıkmaktadır.

Daha önceden düşük yapmış kadınlara sonraki gebeliklerinde doktorlarının aspirin vermesi ve bu sayede kadının düşük yapmadan sağlıklı bir bebek doğurması kulaktan kulağa çok hızlı bir şekilde yayılmakta ve gebelikte aspirin tedavisi neredeyse rutin hale gelmektedir. Bu durum tüm dünyada söz konusu olmakla birlikte ülkemizde daha fazla suistimal edilmektedir. Bu suistmalde sadece doktorların değil onları bu uygulamaya iten kadınların da payı vardır.

Hatta durum o boyuta gelmiştir ki gebelik testi pozitif çıkan ya da adet gecikmesi ile doktora başvuran ve gebelik saptanan her hastaya vitamin gibi aspirin rutin olarak başlanmaktadır ve bu moda maalesef giderek yayılmaktadır.
 
Bu konu üzerinde dünyada yapılmış en geniş kapsamlı çalışma olan CLASP (Collaborative Low-dose Aspirin Study in Pregnancy) ve onu takip eden araştırmalardan çıkan sonuç bu tür bir uygulamanın gebeliğin seyri üzerinde herhangi bir olumlu etkisinin olmadığıdır. CLASP çalışması bilimsel alanda bu konudaki en güvenilir çalışma olarak kabul edilmektedir.

Günümüzde Amerika Birleşk Devleteri başta olmak üzere pekçok gelişmiş ülkedeki bilimsel ve resmi derneklerin bu konudaki ortak yorumu ve önerisi şu şekildedir:

"Düşüğü, preeklempsiyi ve rahim içi gelişme geriliğini engellemek amacıyla gebe kadınlara rutin aspirin kullanılmalarını önermeyi destekleyecek yeterli bilimsel kanıt yoktur."
 
Üstelik bu uygulamanın uzun dönem etkileri konusunda da elimizde yeterli veri yoktur. 2003 yılı Ağustos ayında British Medical Journal'de yayınlanan bir araştırmada gebeliğin erken dönemlerinde aralarında aspirinin de bulunduğu bazı ağrıkesicilerin kullanılması durumunda düşük riskinin arttığı ileri sürülmektedir.

Dahası Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi (Centers for Disease Control and Prevention ) daha önceden düşük öyküsü olmayan ve aPL saptanmayan ve düşüğü önlemek amacı ile aspirin ve heparin kullanan 38 yaşında bir kadının 9. gebelik haftasında öldüğünü bildirmiştir. Merkez bu olayın gebelikte aspirin kullanımı ile ilgili ilk ölüm olgusu olduğunu belirtmektedir.

Bugüne kadar yapılmış 42 çalışmanın sonuçlarını birarada değerlendiren bir başka analizde ise preklempsinin önlenmesi amacı ile aspirin kullanımının hafif bir yarar sağlayabileceği ancak hangi kadınlarda bu yararın görüldüğü, tedaviye hangi dozda ve ne zaman başlanması gerektiği konusunda bir karar verebilmek için daha fazla araştırmaya gerek duyulduğu belirtilmektedir.

Benzer bir başka araştırmada da preeklemspi açısından orta derecede risk grubunda olan 583 kadına gebelikleri boyunca günde 50 miligram aspirin verilmiş, 523 hastaya ise herhangi bir tedavi uygulanmamıştır. Sonuçlar incelendiğinde aspirin kullanan ve kullanmayan kadınlarda düşük, ölü doğum, bebek ölümü, ortalama doğum ağırlığı, düşük doğum ağırlıklı bebek ve erken doğum oranları arasında hiçbir fark saptanmadığı ortaya konmuştur.
 
Progesteron ve düşükler
En son söylenmesi gerekeni ilk başta söyleyelim. Progesteron düşüğü engellemez !

Progesteron yumurtlamadan hemen sonra yumurtalıklardan salgılanan ve rahimin içini döşeyen endometrium tabakasının desteklenmesini sağlayan bir hormondur. Erken gebelikte eğer yumurtalıktan bu hormonu salgılayan kısım (korpus luteum) çıkartılırsa gebelik düşük ile sonuçlanır. Adet siklusunun ikinci yarısında progesteronun yetersiz salgılanması Luetal Faz yetmezliği olarak adlandırılır. Ancak bu durumun tanısı ve tedavi gerektirip gerektirmediği konusunda şüpheler vardır ve bilimsel alanda fikir birliği sağlanamamıştır.

Özellikle tekrarlayan düşüklerde kan progesteron düzeylerinin düşük bulunması dışarıdan verilecek progesteron desteği ile gebeliğin devam ettirilebileceği fikrini doğurmuştur. Geçmişte kabul gören bu tedavi yaklaşımı yapılan araştırmalar sonucu geçerliliğini yitirmiştir.

Oysa hala daha özelllikle ükemizde gebelik sırasında erken dönemde kanama ortaya çıktığında progesteron vermek doktorlar arasında yaygın bir uygulamadır. Bu uygulamanın hiçbir bilimsel geçerliliği yoktur.
 
Gebeliğin seyri sırasında kanama ortaya çıktığında eğer ultrasonda canlı yani kalp atışları olan bir embryo görülebiliyorsa bu gebeliğin düşük olmaksızın devam etme olasılığı %90-96 arasında değişmektedir.

Bebek kalp atımı saptandığında haftalara göre gebeliğin devam etme olasılığı şu şekildedir.
Gebelik haftası Kanama varsa Kanama yoksa
< 6 hafta %67 %84
7-9 hafta %90 %95
9-11 hafta %96 %98

Bir başka deyişle 7 haftada kanama görülür ve düşük tehdidi ortaya çıkarsa bu gebelik %90 sorunsuz devam edecektir. Kanamayı görür görmez progesteron başlamak bu oranı daha da arttırmaz.

Erken gebelikte kan progesteronun düşük olması bir sebepten çok sonuçtur. Yani bu gebelik progesteron azlığından dolayı kötü değildir. Gebelik başarısız olduğu için progesteron düşüktür.
 
Düşüklerin önlenmesi amacıyla progesteron kullanımı ile ilgili son 30 yıl içinde yapılmış olan araştırmaların sonuçlarını bir arada değerlendiren bir çalışmada bu tedavi yaklaşımın gebeliğin seyri üzerinde herhangi bir olumlu etkisinin olmadığı gösterilmiştir. Üstelik sentetik progesteron kullanımının yenidoğanlarda solunum sıkıntısına ve erkek bebeklerde hipospadias adı verilen ve penis deliğinin tam uçta değil penis üzerinde başka bir bölgede olması şeklinde açıklanabilecek bir anomaliye neden olabileceğini düşündüren bulgular vardır. Doğal progesteronlarda ise bu tür bir etki gözlenmemiştir

ıngiliz Kraliyet Jinekoloji ve Obstetrik Birliği, tekrarlayan düşükler ile ilgili Mayıs 2003'de yayınladığı kılavuzda düşüğü önlemek amacı ile progesteron kullanımının hiçbir olumlu etkisinin olmadığını belirtmekte, ve bu uygulamanın sürdürülmesi için elde hiçbir bilimsel kanıtın olmadığını bildirmektedir. Tüp bebek uygulamaları ise farklı bir durum arz etmektedir ve bu önerilerin dışındadır.

Bununla birlikte son yapılan araştırmalar progesteronun düşükleri önlememekle birlikte erken doğumun engellenmesinde önemli rol oynayabileceğini göstermektedir.
 
Gebelikte hiçbir ilaç yarar potasiyeli zarar potansiyelinden fazla olmadıkça, bir başka deyişle mecbur olmadıkça kullanılmamalıdır.

Günümüzde klinik çalışmalarımız sırasında hiçbir öyküsü ya da risk faktörü olmadığı halde hamilelere "düşük yapma ya da prekelempsi gelişmesin" diye aspirin ya da progesteron başlandığına şahit oluyoruz. Bundan daha sık karşılaştığımız bir uygulama ise hafif bir kanama varlığında bile progesteron verilmesi. Oysa ultrasonda bebeğin kalp atımlarının görülmesi &#37;90-96 bu gebeliğin kanamaya rağmen düşük ile sonuçlanmayacağını bize gösteriyor.
 
Peki doktorlar neden hala daha gerek olmadığı durumlarda bile bu ilaçları reçete etmeye devam ediyorlar?

* Bugüne kadar yapılmış olan çalışmaların söz edilen ilaçların bazı olası yararlarını saptayamadığını düşünüyor ve progesteron ve aspirin kullanımından doğacak olan riskin az olmasına güveniyor olabilirler.
* Elde hastaya öneribilecek tedavi alternatifi olmadığı için bu şekilde davranarak kendilerini rahatlatıyor olabilirler.
* Bilimsel yayınları izlemedikleri ve kanıta dayalı tıp yaklaşımlarından habersiz oldukları için geleneksel uygulamalarını devam ettiriyor olabilirler.
* Hastaların yapılacak birşeyler olmalı baskısına veya düşük sonrası yaşadıkları depresyonun sonucunda birşeylerin işe yarayabileceği ümidine yenik düşüyor olabilirler.

Nedeni ne olursa olsun bilimsellikten uzak bu tedavi yaklaşımları Hipokrat'tan beri tıbbın temel felsefesi olan "önce zarar verme" ilkesine tamamen ters uygulamalardır.

Dr. Alper Mumcu
 
ılaç kana geçtikten sonra neler olur?

ılaç kana geçtikten sonra bazı istisnalar hariç kural olarak plasenta yoluyla direkt olarak bebeğin kan dolaşımına geçer ve anne kanındaki ilaç düzeyiyle bebeğin kanındaki ilaç düzeyi eşitlenir. Bu çoğu durumda bir dezavantaj olmakla beraber bebeğin lehine kullanıldığı çok sayıda durum vardır. En güzel örnek bebekte aritmi (düzensiz kalp atımı) saptandığı ve bebeğin bu yüzden ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı durumlarda anne adayına verilen antiaritmik (kalp atımını düzenleyici) ilaçların bebeğin dolaşımına geçerek bebekteki aritmiyi normale döndürebilmesidir.

ılaç bebeğin dolaşımına geçtiği andan itibaren bebeğin bulunduğu gebelik haftasına, maruz kaldığı ilaç dozuna ve ilacın teratojen (anomali yapıcı) etkilerine göre bebekle ilaç arasında etkileşim başlar.
 
Aspirin ne içerir ve ne işe yarar?

&#8221;Salisilik asit&#8221; etken maddesini içeren aspirin, yıllardır ağrı kesici özelliğinin yanı sıra düşük doz formlarıyla kanın pıhtılaşma özelliğini azaltmak amacı ile son yıllarda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Gebelikte aspirin ne işe yarar?

Düşük doz aspirin tedavisi gebelikte özellikle; abort (düşük), rahim içi gelişme geriliği veya preeklampsi gibi riskli durumların olduğu gebelerde kullanılmaktadır. Buradaki amaç bebeği rahim içindeki gelişiminin devamıdır. Çünkü preeklempsi veya rahim içi gelişim azlığı (IUGR) gibi durumlarda plasentada oluşan bir takım pıhtı maddeleri bebeğe giden kan akımını azaltarak bebeğin rahim içinde büyümesinin azalmasına veya ölmesine sebep olabilmektedir.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…