2012 Mayıs anneleri Paylaşım Alanı

Geçen sene tam da bugün bu saatte hastaneye geleli 4 saat olmuştu. Önce miskin ağrılarımı çekiyordum daha sonra suni sancı verildi. Ne kadar da kötüydüm o ağrılar içinde. Ama çok şükür saat 17:00’de benim mis kokulum dünyaya geldi. Yaklaşık 1 saat sonrasında kırmızı minik suratlım kucağımdaydı. Hayatımın hiçbir zamanında böyle bir mutluluk ve huzur hissettiğimi hatırlamıyorum. Mutluluğumun, sevgilimizin kapımızı çalışının 1. Senesini doldurabildik çok şükür. Rabbimin lütfu, o benim emanetim, o benim canımın parçası.. Ona her baktıkça içleniyorum ve gözyaşlarımı kimi zaman dışarıya, kimi zamansa içime akıtıyorum….
Bugün çok değişik duygular içerisindeyim. Biri bir laf etse yada sanırım dokunsalar ağlayacak moddayım….
Hepinizi sevgiyle kucaklayıp, öpüyorum. Rabbim yavrularımıza hayırlı ve uzun ömürler versin inş…
***********
Işte bu bizim hikayemiz;
2006 yılının son Mayıs günü…30 Mayıs….
Kader dedikleri şey ya da kaderin oyunu her şey.Rabbimin lütfu, takdiri… Annem şeker komasından Çapa Tıp Fakültesi’ne sevk edilmişti. Bende üniversiteyi Beyazıt’ta okuyordum. Realist, idealleri olan, evlenmeyi düşünmeyen, alımlı, olgun, güzel bir kızdım… Annemin kızıydım ben… Onun kendi hayatı için yapamadıklarını, ukdelerini ben yapacak, hayata geçirecektim. Okuyacak, ayaklarının üstünde duracak, iyi bir meslek sahibi olacaktım…
Hümanist kişiliğimden dolayı insanları çok severim. Onlara yardımcı olmak istemem içimdeki insan sevgisindendir. Annem Çapa Tıp Fakültesi’ne 3 Mayıs’ta sevk edildi. Ben okuduğum üniversitenin 2. Yılındaydım. Evimiz Anadolu Yakası’nda olduğu için annemin yanında ben refakatçi kaldım. Annemin 1 hafta ya da 10 gün sonraydı kendine gelmesiyle birlikte her akşam hastane bahçesine çıkmak, hasta ve refakatçilerle oturup muhabbet etmek, çok sevdiği çayını onlarla paylaşmak öyle içmek isterdi. Her akşam hastane bahçesinde en az 1-2 saat geçirirdik. Bir akşam yalnız ikimiz bir bankta oturup muhabbet ederken annemin önünden siyah tişörtlü bir çocuk geçti. Annem; “Ay ne kadar güzel bir koku bu. Çok güzel kokuyor. Markası ne acaba?” dedi ki annem hiç böyle şeyler söyleyen bir insan değildir. Ben de; “Allah Allah ne yapacaksın parfümü? Boş versene.” dedim. Umurumda değildi. Bir akşam sonra tesadüf yine annemle yalnız bankta oturuyoruz. Annem; “Bak bu dün akşamki çocuk. Çok dertli. Çok yakın biri var sanırım hastanede yatan. Çok üzgün bu çocuk ya. Allah şifa versin.” dedi. Ve bende dönüp baktım. Adı güzel olan insan kafası önünde, dalgın dalgın bir şeyler düşünen, üzgün, bir elinde sigara, iki eli kafasında yere bakıyor. İlk görüşüm oydu. İçimden ona karşı derin bir merhamet duygusu hissettim. Konuşup sarılmak, tüm dertlerini unutturmak istedim. Ama böyle bir şey tabi ki mümkün değildi. Tamamen insancıl bir düşünce tarzı.
Durumdan birkaç gün sonra bütün refakatçiler, hastalar (odamızdaki) bahçede oturup çay içip muhabbet ediyorduk. Aile gibi olmuştuk. Ben zaten hastaneyi belli bir süre evim bildim. Okul-hastane arası gidip geliyordum. O akşam adamın biri bahçede kadının birini tekme tokat dövüyordu. Tekmeler, tokatlar, sürüklemeler… Güvenlik olacak şahıslar müdahale etmiyordu. Döven adam ağza alınmayacak küfürler ediyordu. Annem ve o genç adam artık dayanamayarak aynı anda ayağa kalkıp olaya müdahale etmeye gittiler. Annem asla dayanamaz. Her kavgaya erkek gibi atılır. Neyse güvenliklere bağırıp çağırdılar. Güvenlik; “Aile meselesi biz karışmayız” dedi. Annem ve genç adam döven adamı uyardı ve olay bitti… Olayın kritiğini birlikte yaptılar, konuştular. Daha önce hiç konuşmamışlardı ki olay vesile oldu.
Devam eden günler içinde genç adamın bana bakışlarını hissetmeye başlamıştım. Annem; “Bu çocuk sana mı bakıyor?” dedi. Bende; “Evet.” dedim. Annem; “Sen de bakıyor musun?” dedi. Ben; “Tabi ki hayır anne.” dedim. Ama bende bakmaya başlamış kendisinden hoşlanmıştım. Onun merhamet dolu, sevgisiyle sarıp sarmalayacak koca bir kalbi olduğunu anlamıştım. Çok şükür ki yanılmamışım. Son günlerimizde kendi arkadaşlarıyla bankta oturuyorlardı. Bizde diğer hastalarla yan bankta oturuyorduk. Arkadaşı küçük çocuklar gibi onu bizim tarafa ittiriyordu. “Yenge menge” bir şeyler diyordu çaktırmadan ama ben duymamazlıktan geliyordum. Birkaç defa bana açılmak için fırsat kolladı ve arkamdan geldi. İki defasında ben resmen saklambaç oynadım ve saklandım. Diğer ikisinde de annem farkında olmayarak mani oldu yanıma gelerek. Günler geçti bu şekilde. Bakışmalar arttı. Benim grubumdaki kızlarla, o ve onun grubundakiler birbirleriyle konuşuyorlardı. Ben hariç. Uzak duruyordum ama aramızda sanki gizli bir lisan vardı. Bakış lisanı Annem o genci çok sevdi. Davranış ve tavırlarından dolayı takdir etti. O da kendisinin çok merhametli bir kişi olduğuna karar verdi.
Son akşam… Taburcu olmadan önceki son gece… Yine bahçedeyiz. Telefon geldi bana. Arkadaşım Hülya (üniversiteden) hal hatır sormak için aradı. Okulda bahsetmiştim. ”Açıldı mı artık sana?” diye sordu. “Yok daha fırsat bulamadı.” dedim. Rahatça konuşmak için annemlerin yanından kalktığımda genç adam elini yumruk yapıp masaya vurdu. Daha sonra konuştuğumuzda öğreniyorum ki arayanı konuştuğum biri olarak algıladığından yumruk atmış ben yerimden kalktığım için. Neyse yerime döndüğümde Annem; “Hülya mıydı kızım?” diye sordu. Bende; “Evet anne.” dememle bariz bir şekilde “Oh be!” çekti. O gece taburcu olacağımız konuşuldu. Hasta ve refakatçilerle vedalaşıldı. Onun dişi ağrıyordu. Eli hep yanağındaydı. Onun da taburcu olacağı yapılan konuşmalardan anlaşıldı. Dedesi kalp krizi geçirmiş ve kesin olarak öldü demişler. Her şey bitti denildiği andan sonra bir hemşirenin son bir umutla bütün gücüyle üzerine zıplamasıyla yeniden hayata dönmüş.
Ertesi sabah annemin tansiyonu çok kötü yükselmişti. Erkenden çıkıp sınava yetişmem gerekiyordu. Tansiyonu henüz çıkmamışken aşağıya anneme ve bana çay almaya inmiştim. Aşağıya indiğimde bizim kızların diğer grupla konuştuğunu gördüm. Yanlarına çağırdılar gittim. Elimde Hadis-i Şerif kitabı vardı. Kızlar durumun farkındaydılar. Adını onlardan duydum. Son 2 gün kala. Hepimiz bir çemberdeydik. Bana; “Ne okuyorsun?” diye sordu. Bende kitabı eline verdim. Şöyle bir karıştırdı. Ben de gayr-i ihtiyari “Dişin mi ağrıyor?” diye sordum. “Evet.” dedi. Tamamen insancıl bir yaklaşımla; “Dur annemin çok iyi bir ağrı kesici bir hapı var ondan getireyim.” dedim ve odaya gittim. Gittiğimde annem hiç iyi değildi. Tansiyonu çıkmış. doktor çağırdım. İyi olana kadar da yanından ayrılmadım. Aradan 2 saat kadar geçtikten sonra okula gitmek üzere çıktığımda kapıda arkadaşı beni bekliyordu. “Seninle konuşabilir miyiz?” dedi. Ben daha önce onunla da hiç konuşmadığımdan “Ne hakkında?” diye sordum biraz kabaca çünkü başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Bir an benimle onun ilgilendiğini ve bana arkadaşlık teklifi edeceğini düşündüm saçmalayarak. Çünkü “O” değildi karşıma çıkan. Arkadaşıydı. Ben öyle sorunca o da; “O’nun hakkında.” dedi ve elindeki mektubu verdi.”Arkadaş çok iyi bir insan. Adam gibi adam. Seni çok bekledi ama sen gelmediğin için iş yerinden çok aradılar diye gitti. Çok bekledi ama. Oku ve onu ara pişman olmazsın” dedi. Ben tramvaya bindim ve konuşma bitti. İşte mektup;
“ Benim için sana yaklaşmak akan bir nehri bıçakla kesmek kadar zor. Nedeni ise olmadık bir yerde karşılaşmamız. Ortak noktamız ikimizin de canımız kadar sevdiğimiz insanların iyileşmesine refakat ediyor olmamız. İşte benim için de en zor olanı bu. Ama bilirim ki içimde yaşattığım bu duygunun ne yeri ne de zamanı var. Belki de beni bu denli cesaretlendiren de bu.
Seni görünce “İşte.” dedim. Her arının bal yapacak çiçeği, her kuşun yuva yapacak ağacı bulduğu gibi bende hayatta sevebileceğim tek insanı buldum. Belki içimdeki bu duygunun karşılığı olmayacak ama bir şekilde belirtmek istedim.
İsmim ….. Tel no’m; ….. .İstersen arayabilirsin. İstemezsen de hiç okumamış sayarsın.
Rahatsızlık verdiysem özür dilerim. Hayatında bir insan varsa eğer ondan da özür dilerim. Çünkü başıma gelmesini istemediğim bir olayın bir başkasının da başına gelmesini istemem.”
Bu mektup beni fazlasıyla cezbetti. Okuldaki arkadaşlarıma da mektubu okuttum. Arayıp aramamakta kararsızdım. Onlar “Arasana!” diye fazla ısrarda bulununca bende şeytanın bacağını kırıp aradım. Daha doğrusu çağrı attım. Aradı, heyecanlandım ne yapacağımı bilmediğimden açmadım. Mesaj attı hemen. Adımı yazmış. “Sen misin?” diye sormuş. O gün bugündür tav oldum kendisine. Ömür boyu hayatımdan çıkmayacağını anladım. O benim “UĞURUMDU”. Adam gibi adam, sevgi dolu, duygusal, cömert aşkımdı. Deli dolu, çok güzel geçirdiğimiz, sabahlara kadar telefonlaşıp mesajlaştığımız, buluştuğumuzda vaktin nasıl geçtiğini anlamadığımız dolu dolu bir 8,5 ay geçirdik.
Tanıştıktan 20 gün sonra evlenme teklifi etti, Çamlıca’nın eşsiz manzarası eşliğinde. ”Ölene dek benimle olur musun? Benimle evlenir misin?” dedi. Beni ilk gördüğü anda “İşte evleneceğim kız bu” demiş. Evlenmek aklının kıyısından köşesinden geçmeyen biri olarak. Ben 20, O 25 yaşındaydı sözlendiğimizde. Sözlendikten 6 ay sonra eşimin kardeşi ve arkasından benim dedem vefat etti. Bizim nişan, düğün işi uzadı. Ama her koşulda birlikteydik. En üzgün, çaresiz zamanlarımızda birbirimize destek olduk. Kenetlendik öyle ve hep birbirimizden güç aldık ve hala öyle devam ediyoruz. Kardeşinin hastalığı nedeniyle nişan yapamadık. Ankara Gata’da tedavi görüyordu. Deniz kenarında denizin, dalgaların, ayın, aşkımızın ve Allah’ın huzurunda nişan yüzüklerimizi taktık. Zor şartlarda evlendik maddi-manevi. “26.07.2008” dünya evine girdik. Zaman hiçbir şeyi elimizden alamadı, buna izin vermedik. Sevgimiz ve sözümüz ömür boyu sürecek Allah’ın izniyle.
Evlenmeden önce 5 yıl çocuk istemiyorum diyordum. Hatta eşimle tanışmadan önce hiç çocuk getirmem ben bu kirli dünyaya diyordum etrafımda olup bitenlerden, duyduklarımdan. Evliliğimizin 3. yılında artık bir çocuğumuz olsun istiyorduk. Bende istiyordum. Eşim artık 30’undaydı neredeyse. Bir kızımız olacaktı adı Yaren Nehir olacaktı. Tanıştığımızdan beri bunu bellemiştim kafamda. 1 sene çocuğumuz olmadı. Hastanelere gittik. Bende sadece Polikistik Over vardı ve hamileliğimi onun engellediğini düşündürdü doktorlar. Aşılama yöntemi bile düşünmüştük ki kızım bize “8 ay sonra geleceğim” demiş bile. Biz farkında değildik.
O gün hayatımda ilk defa diyetisyene gitmek üzere randevu aldım. 88,8 kg.’daydım. Hayatımda aldığım en yüksek kiloydu. Kararlıydım, zayıflayacaktım. Hem de hamile kalmadan zayıflamalıydım. Polikistik Over, kabızlık kilo almama en büyük etkendi.
Reglim her zamanki gibi gecikmiş ve üzerinden 1,5 ay geçmişti. Gerçi hiç zamanında regl olmadım ben. Regl düzenleyici doğum kontrol hapı kullanırdım. 8 Eylül’de “hamile miyim?” acaba diye yine kan testi yaptırdım. Aşağı yukarı son 1 yıl hep; “Acaba hamile miyim?” diyerek geçti. Kızım 8 Eylül’de karnımda olmasına rağmen bize ben buradayım demedi. Kendini göstermedi şirinem. Hormon seviyem henüz yükselmemişti. Diyetisyene gittiğim gün olan 19 Eylül 2011’de diyetisyenin gelmesini beklerken şeytan dürttü tekrar ve bir kez daha kan tahlili yaptırdım. Diyetisyenin verdiği listeyi aldım, öğütlerini dinledim, diyet başlangıcım artık tamamdı. Doktorun odasından çıktım. Tahlil sonucumu 1 saat sonra alabileceğim söylendi. Bende hastaneden çıktım. Çıkmamla beraber burnuma kıymalı börek kokusu geldi. Sanki koku beni kendine doğru çekiyordu. Hastanenin yakınındaki börekçiye girdim hipnoz olmuş gibi. Vicdanım sızladı yememeliydim. Ama yedim. Hastaneye döndüm. Hiç umutlu değildim aslında çünkü 11 gün önce bir şey çıkmamıştı. Fakat gördüğüm bir rüya beni çok etkilemişti. 16 Eylül Cuma gecesi gördüğüm rüyada kuaför bir dostumun karnında elini ayağını görebildiğim bir bebek vardı. Nasıl görebildiğime şaşırmıştım. Kendimi çok garip ve farklı hissetmiştim uyandığımda. Sonra kendisini aradım, anlattım. O da; “Hadi hayırlı haberlerini bekliyorum” dedi. Neyse görevliden tahlil sonucumu istedim. O da çıkardı verdi. Ben herhalde pozitif olsa “Gözünüz aydın” der diye düşünmüştüm kendimce daha önce hiç başıma gelmediği için. Sonuca baktım değerlerim yüksek görünüyor. “Aman Allah’ım yanlış mı görüyorum?” diye bir sevinç çığlığı attım. Ağlayarak, koşarak merdivenleri çıktım. Herkes bana bakıyordu. Önce dahiliye, daha sonra emin olamamış gibi kadın doğum doktorunun odasına girdim. Dahiliye’ye kendimi kaybederek girmiştim. Dahiliye Doktoru halime bakarak, şaşkınlıkla “Hım, evet %90 hamilesiniz. Tebrikler.” dedi. kadın doğum Uzmanı “Evet. Hamilesiniz.” dedi. 1 ay+5 günlük hamileydim. O kadar mutluydum ki tarif etmem imkansız. Hayatımın en mutlu günü kızımın müjdesini aldığım gündü. O gün çok ağladım, secdelere kapandım, çok şükrettim, çok dualar ettim. O gün Rabbim’e verdiği bu nimetten ötürü en çok şükrettiğim gündür. Eşime; “Hastayım. Çok kötüyüm. Hemen gel.” dedim. Bir zıbın aldım. Bir de kızımın ağzından not yazdım. Eşim eve girdiğinde ben tuvalete saklandım. O odaya girince ben arkasından gizlice baktım. Yazdığım notu bitirirken yanına gittim. Ağlaştık, sarıldık, öpüştük. ”Şimdi bizim bir kızımız mı olacak?” dedi. Sürprizimin bozulmaması için elimden geleni yaptım ama ne numaralar… Eşimi fena korkuttum. Adam eve gelene kadar ne stres yaşamış. Avrupa Yakası’ndan Asya Yakası’na nasıl geldiğini bilememiş. Kötüyüm ben kötüyüm Sonra sevincimizi herkese sürprizler yaparak, milleti afallatarak paylaştık. Çok mutluyduk çok…
Hamilelik sürecim fena değildi. Yataklara yapışmadım. Mide bulantılarım 3 ay hat safhadaydı. İş yerinde tüm kokuları ayırt edebilme özelliğine sahip oldum. İş yerinde yer bulamayıp mutfaktaki çöp torbasına kustuğumu bilirim. Eşimin özenle sıktığı meyve suyunu içtikten sonra tamamını lavaboya kustuğumu da… Adamcağız iğrenmeden temizledi hiç unutmam. Hamileliğimin 5. ayından itibaren ciddi kilolar aldım. Kaburgalarım çok ağrıdı, bazen bacaklarım kasıldı. Son günlerimde penguenler gibi yürüdüm. İlk 4,5 ay tekme atmadı bizim kız. Huzursuz oldum, endişe ettim, üzüldüm. İlk tekmesini hissettiğimde dünyalar benim oldu. İçimde bir canlı yaşıyor, nefes alıyor Allah’ım ne müthiş bir duygu. Gün gün büyüyordu kızım. Eşim karnıma yapışıyordu, seviyordu, öpüyordu. Ne büyük mutluluktu, ne büyük lütuftu bu Rabbimizden bize. Kızıma Down Sendromu riski var dediler. Amniyosentez yaptırın dediler. Yaptırmadık. İnancımızdan ne gelirse Allah’tan dedik. Ama en başlarda 1 aylık zaman zarfında üzülmedik mi çok üzüldük. Bir süre ne yediğimizi, ne içtiğimizi bildik. Ama aştık Allah’ın izniyle bu süreci ve silkindik. ..
Kızımın cinsiyetini öğrendiğimde hiç şaşırmadım desem yeridir. Rabbim gönlüme göre verdi çok şükür. İlk kalp atışlarını dinlemek çok heyecanlıydı, ağladım. İçimdeki canlının, kızımın ayak sesleriydi sanki. Rabbime ne kadar şükretsem azdır bu nimetine. İsmini daha sonra Yaren Nur Nehir’e çevirdim. Daha sonra herkesin ve özellikle eşimin telkiniyle çok uzun olmaması adına Yaren Nur olarak karar verdim. “Nurlu Arkadaş”… Eşimin dayısı, kızımın koca dayısı (onlarda böyle deniliyormuş) kızıma “Nurlu Arkadaş” diyor ve bu çok hoşuma gidiyor…
21 Mayıs’ı 22’sine bağlayan gece… Garip duygularla, doğum yakın mı, acaba neler olacak, vs… her zamanki düşüncelerle uyudum. Sabah 5 gibi ezanın hemen sonrasıydı sanırım tuvalete kalktım, tekrar yattım. Tam uykuya dalacakken birden bir şeyler geldiğini hissettim. Kalktım baktım. Altıma çiş mi yaptım dedim kendi kendime. Hatta inanmazsınız kokladım. Çiş olmadığına kanat getirdim Ben ayağa kalkınca su gelmeye devam etti. Eşimi kaldırdım, o da şaşırdı; ”Annemi çağırayım baksın.” dedi. O gece kayınvalidem bende kalmıştı. Kızımın son hazırlıklarını yapmıştık Allah’tan. Tam her şey yeni bitmişti yani. Kayınvalidem de suyumun geldiğini söyledi. Benim için zaman bir an durdu. Şaşkınlaşmıştım. Hareketlerim yavaşlamıştı. Eşim de, ben de birer şakın ördektik. Kız kardeşim geldi; “Abla, sakin ol, hadi üzerini giydirelim.” hayal meyaldi sanki her şey…
Yola çıktık. Eşim, kayınvalidem, junior kaynım=küçük amcamız (kendisi 5,5 yaşında), kız kardeşim ve eşi… Enişte Bey arabayı kullandı. Eşim cesaret edemedi ki benden çok panikti. Deli gibi gittik. Hafiften sancılarım vardı. Sabah 06:10’ da hastanedeydik. Ebe hemşire kontrol etti; “3 cm. açılma var.” dedi. Kızım bana tekme atmayı hiç ihmal etmedi. Suyum bir yandan gelmeye devam ediyordu. Saat 12:30 ’a kadar normal sancı çektim. Hala açılma olmayınca suni sancı verdiler daha çok kıvrandım. Yürüdüm, yürüdüm… Ama değişen bir şey olmadı. Kızım da ara kontrollerde istenilen doğum pozisyonunda değildi. Kanalda ama ters duruyordu. NST’ ye bağladıkları an acayip bir heyecana kapılıyordum. O kalp atışlarını dinlemek, nasıl gittiğine dikkat etmek; “Ay yavaşladı sanki...” vs. endişelerim kayda değerdi. Duvarlara yumruk atacak duruma geldim. Ama bağırma, çağırma yok. Sadece son 2 saatte sinirlilik hali geldi bana. Yanımda kimsenin konuşmasını istemiyordum. Ses duymak istemiyordum. “Anne şu telefonunu kapat, sesini kıs” dedim. Sonra aldım kadının elinden kendim kıstım. Ben sadece kızımı istiyordum, ses istemiyordum. Doğumdan sonra da “Sizi kırdıysam özür dilerim.” demişim yarı baygın. Çok metanetliydim ve hep Rabbimden güç diledim, dualar ettim. Ailelerimiz hep hastaneye doluştular. Bir de biz kalabalık aileleriz. Kayınvalidem, annem, ablam, kız kardeşim ise devamlı benim yanımdaydı. Eşim mi doğurana kadar 4-5 defa yanıma anca geldi gitti. Uzaktan bakıştık. Adam dayanamıyor. Benden önce doğuracaktı.
Saat 16:30’da açılma 4 cm. oldu. 10,5 saatlik bir maratonun ardından Dr. Yeşim Hanım geldi tekrar ve tatlı sesiyle “Canım bak elinden gelen her şeyi sende yaptın, bende yaptım ama olmuyor. Bekledik ama açılma devam etmiyor. Bebek doğum pozisyonunda değil. Çok yıprandın. Tansiyonun fırlayabilir. Su iyice azaldı. Bebeği artık acilen almamız lazım.” dedi. Hayda… Ben de durumun farkında olarak kuzu kuzu “Tamam alın.” dedim. Ama fena acılar içerisindeydim. Eşimle vedalaştım öptü beni, “dayan aşkım, kızımız gelecek” dedi. Babam öptü ve gözümden iki damla yaş geldi. Herkes bana bir şeyler söylüyordu ama ben bende değildim. En son kendimi ameliyathanede bitkin sesimle yalvarırken hatırlıyorum, kendimden geçmişçesine; “ Ne olur bayıltın beni. Hemen alın kızımı. Neden başlamıyorsunuz hala? Lütfen, lütfen.” Karşıdan bir erkek sesi; “Başlıyoruz ablacım” dedi. Ve her yer karanlık…
Çok istememe rağmen normal doğum olmadı. Nasip böyleymiş demek ki. Odaya geldiğimde yarı baygındım. Aşağı indirilişim, yatağa yatırılışım vs. hiçbir şey hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda çok güzel çiçeklerle bana bakan eşimi gördüm. Herkes odadaydı. Bizimkiler hastaneyi öyle işgal etmişler ki uyarmışlar onları. Eşim beni beklerken ağlamış, kızımı görünce ağlamış. Hele yavrum ilk muayenesini olurken çok ağlamış. Sonradan izledim nasıl ağladım anlatamam. İlk sorum; “ Kızım nerede? Güzel mi?” Kendime biraz daha geldikten sonra kızımı koynuma verdiler Allah’ım bir mis kokulu, bir sıcak, bir narin, çok tatlı. Kırmızı suratlı küçük ikizimle karşılaştım sanki. O günkü resimlerde falan gerçekten bende kendime çok benzetmiştim. Hayatımın enlerinden biri de kızımı kucağıma aldığım andı.
Annelik… Çok başka bir duygu. Hayat Yaren Nur ile yeniden başladı. Taptaze bir varlık. Benim güzeller güzelim. Annesinin minik sevgilisi. Rabbim isteyen herkese tattırsın bu duyguyu. Hem de bir zamanlar hiç çocuk istemeyen biri olarak bu duyguya doyamıyorum. Resmen çocuk delisi oldum. Şimdiden 2. bir meleği düşünüyoruz. Soruyorum evlat kokusu kadar güzel bir koku var mı bu dünyada? Ben olamaz diyorum.
Benim meleğim hayatımıza hoş geldin. Şükürler olsun Yüce Kavuşturan’a…

Seni ömür boyu koşulsuz sevecek olan annen…
 
Yaren Nur nice mutlu senelere bitanem:118::119::124:
İyiki doğdun güzeller güzeli dünya tatlısı prenses
Rabbim sana sağlık mutluluk ve hayırlı bir ömür nasip etsin
Ailenle birlikte çok ama çok güzel nice yıllar dilerim sana kuzum

Nagihan:iyiki doğurdun canım benimDoğumgünü partinizin güzelliklerle geçmesini dilerim
Herşey gönlünce olsun cicim
 
nahihan eşinle ve yaren nurunla çok mutlu bi ömür diliyorum.bu arada yaren nurun anlamıda çok güzelmiş.bizde 2. melek çalışmalarını Ağutosta düşünüyoruz.hayırlısı
 
canım arkadaşlarımhepinize teşekkür ediyorum soruma verdiğiniz yanıttan dolayı
bugün pazarımız var oğluma taze fasülye ve bezelye alayım bende yarın yaparım
şimdi yine sorum var
1-Günlük sütü açtıktan sonra aynı gün içinde tüketmemiz mi gerekiyor?
2-pınarın 1 yaş için sütü var onu mu içirmeliyim yoksa günlük sütmü

1 haftadır inek sütüne başladık çok şükür oğlum sabah ve akşam 150 cc içiyoröğlen yemeğinin yanında mutlaka yoğurt yiyor
ve ikindide de tekrar yoğurt veriyorum sanırım yeterli oluyordur

azraece çok üzüldüm kuzuma ama bence hep nazara geliyor kuzum,bol bol oku benim oğlumada çok oluyordu çok uslu falan diyorlardı sonra çocuk çıldırıyordu resmen,ben artık sabah kalkarken gece yatarken,dışarı çıkarken,uyuturken hep okuyorum 7 ayetel kürsi,felak ve nas çok faydasını görüyorum eğer hastaysamda eşim okuyor
bu arada resimimize yaptığın yoruma koptum kıvanç,enişte ve oğlum
 
nagihan seni geberticem mahvettin beni
içim yandı ben uzun yazı okumayı sevmem bastan sona soluksuz okudum
yanımda olsan yanaklarını sıka sıka kızartırdım
sanki ben yasadım bunları nasıl yazmıssın
senin yüzüne herkez 2.ciyi yapmaya kalkcak
ogunlere götürdün bogazıma öküz oturdu sanki
ah güzel arkadasım ben yemezmiyim yarennurla seni cadılar sizi
içimi yaktınız offff dertlendim
 
Son düzenleme:
Yaren Nur iyi ki doğdun bebeğim,Allahım sana uzun hayırlı sağlıklı mutlu bir ömür nasip etsin inşallah
nagihancım sende iyi ki doğurdun yaren nur'u
 
selam güzel arkideşlerim..
dün gece tam pc yi kapatım mutfaga geçtim ki ne göreyim,hamamböcegibi çıglık atmışım eşim koşarak geldi:18:
dedim hamamböcegi var,bana böyle bakıyodedim bakacagına öldürsene hayvanıhala suratıma tiptip bakıyo
bi çıglık daha attım neyse kendine geldi öldürdü hamamböcegini:18:
niye öyle bagırıyomuşumçünkü korktum dedimzaten böcek görünce kaşıntım başlar gece heryerimi kaşımaktan parçaladım
neyse şimdi diyceksiniz bizene senin evdeki hamamböceginden
ya sorun şu ki,apartman ilaçlandı ve bazı dairelerde ilaçlandı ama bizde hiç görmedigim için ben ilaçlatmadım..
sabah yöneticiyi aradım dedim gelin ilaçlayın ama 3 gün ilacın duvar kenarlarında kalması gerekiyomuş
dedim çocuk var yere bişey düşer agzına atar,dedi düşen şeyi yıkayacaksın..olmazki belki ben görmeden oyuncagını düşürdü ve aldı..
off offf..eşime dedim 3 gün gidelim bu evden sonra ben gelir temizlerim her yeri öyle geçeriz..
sanırım kaynanama gidecem3 gün nasıl geçecek:18:çok korkuyorum:18:daha önce hiç kalmadım:18:
anneme gidemem kedileri var
şimdiden strese girdimmoralim bozuk
 
azimli annenin pıtırcık kızı iyiki doğdun nice uzun sağlıklı senelere yarennur....
 

Dediklerin doğru ama bırde bezsız bebek dıe bı platform var. Blog face sayfası ve de kitabı...bı göz at ıstersen ben cok ıkna oldum ve ay sonunda başlıcam...


İnek sutu alıyosa ne mutlu sana...cocuk sutune vs ne gerek var gunluk sutu ver iste .bıldığım kadarıyla acıldıktan sonrakı gun de tuketılebılır.yalnız bıze dr demişti ki;sadece yatmadan once ve gecelerı ıstedıkçe ver sutu gunduz verme.çünkü;tokluk yapar ve diğer besınlerını öğünlerını tuketmez ıstemez kı tum besınlerden artık yararlanmalı.bu sebeple gunduz verıp iştahını kesme demıştı
 

mutlaka evini ilaçlattır canım sonra çoğalırlarsa başetmek daha zor olur
mecbur evde kalmayacan çocukların sağlığı için,kaynanada kalmak zor bir durum
Allah yardımcın olsun artık bol bol kafa ütüler:18:
sende kahvaltı yaptıktan sonra çık dışarı gece yatmaya gel kaynanaya nasıl fikir
şaka bir yanada mecbur gidiceksin gibi duruyor Allah yardımcın olsun canım arkadaşım,sabırlı ol inşallah
o 3 gün hemencecik geçer


canım cevabın için teşekkürler..gece kalkmıyor zaten kuzum,sabah 07:00 gibi kalkıyor karnı acıkıyor o zaman süt veriyorum
tekrar uyuyor,10:00 da tekrar uyanıyor o zaman kahvaltı ediyor yatana kadar tekrar süt vermiyorum zaten,birde yatmadan önce içiyor..galiba hala anne sütü alan bebekler daha zor alışıyor inek sütüne ben öyle gözlemledim
 

Strese girme şekerim 3 gün alt tarafı al kızların oyuncaklarını kaç evden
Ama ilaçlat mutlaka,sonra baş edemezsin Allah korusun,,benim gelip kaşımam da fayda etmez

Benim kızım Hejar teyzesinin tezini çürüttüAnne sütünden direk geçtik biz
Benim süt verişim söyle canım,,genellikle günlük süt tercih ederim ama zorda kalırsam da pastörize süt verdim(pınarın 6-12 sütlerinden)
günlük süt bilgisi(neten buldum):Günlük süt, 3-4 gün gibi bir süre dayanıklılığını korur. Bu kadar kısa süre dayanmasının nedeni içinde bulunan ve sağlıklı gelişimimiz için yararlı mikro organizmalardır. Diğer taraftan, günlük sütün içinde hiçbir katkı maddesi bulunmaz.
Ama ben 2 günü hiç geçirmem günlük sütte.Nolur nolmaz
 

aferin benim akıllı bıdığıma,ben sadece dikkat ettimde genelde anne sütü alan bebeler inek sütüne geçmekte zorlanıyorlar
tabiki her anne sütü alan bebek inek sütüne zor alışır diye bir kaide yok,bütün bebişler alışsında benim tezimi çürütsünler
bende 2 günü geçirmiyorum zaten acaba dedim açıldığı gü hemen tüketilmesi gerekir mi diye sizlere sorayım
bizde şuana kadar hep günlük süt kullandık sadece ilk verdiğimde pınarın 6-12 sini verdim o kadar...
 

inşallah canım,,dediğin gibi hepsi alışsın bebeklerimizin
günlük süt bulabiliyorsan ne güzel,,ama zorda kaldığıda oluyo insanın o zaman napaacan,,
verecen mebbuuurr
İstiyoruz ki hep en tazesini en iyisini yesinler,,kılı kırk yarıyoruz çok şükür ama bazen markete manava gidemediğim oluyor mesela,ev tam takır kuru bakır,o zaman dayan mira patates çorbasınaAlışsın yokluğa da dimi
sütte öyle,,günlük kalmamış olabiliiyor bazen bakkal amca da,,o zaman da pastörizeye talim
Eee anneyiz canım her zaman evdeki hesap çarşıya uymayabilir yani
annelik=idare etme sanatı
 

orası öyle zorda kalırsak bizde pastorizeye talim
topikteki arkadaşlarımın hepside çok özverili,araştırmacı annler bende sizlerin fikirlerinizden yararlanıyorum işte
herşeyin en iyisini istiyoruz çocuklarımıza

Tatlıcadı nerelerde yahu en son tatile gidecelerdi galiba 10 gün olmadı mı bana çok uzun geldi:26:
planner ne yaptı acaba nasıl geçti d.günü ve zeynoyu eskişehirde bıraktı mı
peki yavrukedii tatile gitti mi:26::26:
umarım herşey yolundadır arkadaşlarım
 
valla kafamı ütüleyenin bende kafasını ütülerim:)o korksun benden:18:
ya mecbur gidecem dedigin gibi yapacam..sabah çıkacam akşam geçecemkocam bile diyo zaten nasıl kalacan orda diye:))
anasını biliyo adam
aşkolsun sen kaşımassan kim kaşıyacak beni:)aklıma şu şarkı geldi''bayıra karşı yatır beni,tırmala beni kaşı beni''
hemen evden kaçmam lazımcuma günü kaçacam pazar günü dönecem
benim için dua edin:18:

ablaaa ablaaa günlük süt nasıl bişey ben hiç görmedim de içmedim de
gerçekten bilmiyorum bakkal sütünden mi bahsediyonuzyoksa marketteki kutu sütümü
yoksa benim görmedigim bilmedigim bi sütmü
 
birazdan pazara gidecem,sebze meyve isteyen varsa paraları versin:)
mutlu sana salatalık alıyımmı
hejarcım sana dini bir meyve olan hurma alıyımmı
kujuma ayşe kadın fasulye
şekersize şeker pancarı
beykoza kiraz alıyım
paraları verin hadi
cikirokko ya bakkaldan rokko sıkı şeker alacam..
melegimede çikita muz
 

Dualarımız senin şekerim,,sen uyumlu kızsın sorun yaşayacağını sanmam

Günlük süt,,çeşitli markların bakkal yada merketlere eskiden cam şişede (artık kutu şişesi de var)
bırakılan sütler işte,,sizin orda bakkala gelen süt bunlardan değilse yüksel ihtimalle açık süttür
Ama büyük marketlerde süt reyonlarında vardır mutlaka.üzerinde günlük yazarbakınız örnek şekilA sütun1
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…