Bir ara boş bir dönemim olmuştu. Önemli bir sınavımı vermiştim ve birden o yük üzerimden kalkınca boş durma hakkım olduğunu hissetmiştim sanırım. Yani çalışıyordum ama beni mesaim yok, işim olunca gidip yapıyordum. Ama işe gitmedikçe sana iş verme ihtimalleri de azalıyor benim işimde, varlığını unutuyorlar sanırım

Evde oturuyordum daha çok. O dönem yabancı dizi izliyordum ve kitap okuyordum çok, ama roman sadece. Sonra durdum düşündüm ki, hem dizilerdeki hem de kitaplardaki karakterlerin bir hayatı var. Onlar o hayatı yaşıyor, ben sadece onların hayatını izliyorum. Hiç bir şey üretmiyorum. Üretmiyorsam eğer, kimseye bir faydam olmuyorsa o zaman aslında yaşamıyorum da. Silkelenip kendime geldim bir süre sonra.
Mesele para kazanmak değil. Mesele amaçsız olmamak. Kendi yediğini içtiğini temizlemek, kendi giydiğini yıkamak bu kategoriye girmiyor bence. Ancak profesyonel çalışan bir temizlikçi iseniz, ya da birinin evinde yardımcı olarak çalışıyorsanız bu bir "iş yapmak" olarak sayılabilir. Ev işleri hiç bitmiyor diyor bazı kadınlar, evet bitmez çünkü her gün tekrar ediyor. Her gün yiyeceğine göre her gün de bulaşık çıkacak. Ama bunların gün içinde ne kadar zamanını alacağı kadının kendisine bağlı. Ben her şeyi minimum yapıyorum, eşim de yapıyor bir şeyler kendine göre, aç değiliz, pislik içinde de değiliz. Ama gün içinde ev işleri denilecek işlere ayırdığım zaman bir saattir. İki haftada bir temizlik için kadın geliyor zaten temizliği o yapıyor. Bazıları her gün sabahtan akşama iş yapıyor ve yetişmiyor diyor, sanırım o insanların hobisi bu. Boşluktan kaynaklandığını düşünüyorum.
Çocuk derseniz.. Evet bence çocuk doğurmak ve yetiştirmek önemli bir iştir. Çünkü dünyanın geleceği bakımından doğrudan önemli bir aktivite. Ama bu hamilelik (zor geçiyorsa hamileliğin tamamı olabilir) ve çocuk 2-3 yaşına gelene kadar geçerli. Evet bir kadının veya evlilikteki dengeye, kişilerin karakterine göre erkeğin kendi isteği ile, çocuğunu yetiştirebilemek için iş hayatına ara verip 2-3 yıl çocuğuna bakmasını doğru buluyorum. (İsteyen veya mecbur olan daha erken de dönebilir.) Zaten bu dönem çocuğa bakmanın en fazla "iş" olduğu dönem. Sonrasında ise anne evde çocuğun başında kalmakta ısrarcı olduğunda, çocuğu kreşe vs. göndermediğinde anneye aşırı bağımlı, sosyal problemleri olan, televizyona da bağımlı bir çocuk, çocuğu çoktan unutmuş aslında bütün gün kadın programları izleyen bir anne çıkabiliyor ortaya. 2-3 yaşından sonra aslında çocuk da dahil herkesin yeniden hayata devam etmesi gerekiyor aslında. Yoksa evde hem kadının hem de çocuğun hayatı askıda kalmış gibi oluyor. Sonra çocuk yaşı gelip mecburen okula başladığında kadın bu sefer hayatını bağladığı çocuk bağımsızlaştıkça daha da bunalıma giriyor.
Benim mesela para konusunda işimden istediğim şey; çok para kazanıp zengin bir profesör olayım :) Ki bu sayede parayı dert etmeyelim, eşim çalışmak zorunda kalmasın

Benim eşim mühendis. Bir şeyler yaratmayı seviyor, bir şeyler öğrenmeyi seviyor ama ülke şartlarında para getiren iki seçeneği var birincisi, bir özel şirkete girip zengin bir adam daha da zengin olsun diye gece gündüz çalışacak, ikincisi devlete girip zaman doldurup, saçma saçma müdürlerin derdini çekecek. Devleti tercih ediyor ve şu an da devlette çalışıyor. Ama onun becerilerinin böylesine harcanması beni çok üzüyor. Saçma insanlar o iş yapabiliyor diye kurumun bütün işlerini onun tepesine yığdıkça ve bunun kendisine stresten başka getirisi olmadıkça ben stres oluyorum. Evde kendi işini bir süre yaptı ve çok iyi para kazandı ama garantisi yok. Bu yüzden istiyorum ki ben çok kazanayım, o evde otursun. Evde üretsin. Ürettikleri çok para kazandırmasa da bir işe yarasın, insanlar tarafından kullanılsın, onun içine sinsin, o tatmin olsun hayatından.
Anlatmak istediğim, evde oturmak var evde oturmak var.. Ve mesele para kazanmanız da değil. Üretmek... Çünkü bu dünyaya geliyoruz, bir süre yaşayıp ölüp gidiyoruz. O aradaki zamanı boş mu geçireceğiz yoksa üreterek mi, mesele bu.