BÖYLE DOĞUMLAR NASİPOLSUN HER BİRİMİZE İNŞALLAH VAKTİ GELDİĞİNDE
Yıl 2005, aylardan Ağustos… Müthiş bir sıcak, yani acaba ben hamile olduğum ve yaklaşık 20 kilo aldığım için mi bana öyle geliyor yoksa gerçekten bu çöl sıcakları hiç bu kadar fazla olmamış mıydı diye düşünüyorum. Özellikle 8. ayımda dayanılmaz sıcaklar olmuştu. İşten eve geldiğimde davul gibi şişmiş ayaklarımı içi su ve buz dolu leğenin içinde buluyordum. Neyseki sonradan taktırdığımız klimahamileliğimin son zamanlarına yetişmişti. Doğuma 3 hafta kala işten ayrılmıştım. Artık Baran’ımı karşılamaya hazırdım. Odasındaki ve eşyalarındaki son eksiklikleri tamamlamak için annemlerle çarşıya çıkıyordum.
6 Ağustos Cumartesi o gün evden hiç çıkmamıştım. Akşam üzeri saat 18.00 civarıydı bir tuhaflık hissettim kendimde sanki böyle büyük bir tekme attı gibi geldi Baran’ım… Bir süre sonra tekrarladığını farkettim acaba dedim doğum mu başladı? Ama sakinim evde yalnızım. Orkun 8 civarı geliyordu eve. Arayıp telaşlandırmak istemedim, saatime baktım yaklaşık yarım saatte bir falan böyle bir yoklama oluyordu. Hamileliğim süresince o kadar çok okumuş ve bilgi edinmiştim ki, sancılar, kasılmalar son 5 dk olana kadar telaş yapmamın bir anlamı yoktu. Hani flu eski Türk filmlerinde gördüğümüz birden sancı girip olduğu yerde doğum yapmak gibi olmadığını biliyordum. Orkun gelene kadar birkaç kez tekrar etti sancılar. Saat 20.00 civarıydı geldi eşim. Neyin var dedi, yüzün bembeyaz olmuş. Dedim sanırım doğum başlıyorJ… Şaşırdı daha vakit vardı, ne yapacağımızı konuştuk. Ablamı aradım, yanında çok yakın arkadaşı Hande vardı o normal doğumu iyi bildiği için benim söylediklerimi ona tekrarlıyor o da doğum başlamış sakin olsun biz yanına gidelim diyordu. Kısa bir sure sonra ablam geldi. O gelene kadar ben ayakta gezinip evi düzenlemeye çalışıyordumJ
Gece saat 24.00’e kadar sancılar 20 dk ya falan düştü. Sonra sıklaşabileceğini düşündük. Doktorumu aradım ama ulaşamadım telefonuna. Hemen toparlanıp hastaneye gitmeye karar verdik.
Evimiz 4. kat ve asansör yok merdivenleri yavaş yavaş bir tarafımda eşim bir tarafımda ablamla birlikte indik, arabaya bindik. Şevket Yılmaz Hastanesine doğru yola çıktık.
Orkun Temmuz ayında bir kaza geçirmişti ve sol eli atelliydi. Tek kolla arabayı kullandı. Hastaneye gittik, acilden girişimizi yaptık. Tekerlekli sandalyeye oturtuldum ve doğum katına alındım. Eşim ve ablamı emniyet kapısının arkasında bıraktım ve yalnız hasta bakıcının ellerine emanet içeriye girdim. Kontrol odasında önce muayene yapıldı, sonrada kalp atışları dinlendi Baranımın. Hemşire daha açılmanın 2 cm olduğunu sancılarında 20 dk bir geldiğini söyledi. Doğum için isterseniz hemen yatışınızı yapabilirim ama bu açılmanın çok az olduğunu, sancıların başlamış olmasının üzerinden 6 saat geçmesine rağmen hala 20 dk bir olduğunu düşünerek daha doğuma saatler olduğunu söyledi. Evimiz yakınsa gidebileceğimizi sabah gelebileceğimizi söyledi. Bende yakın dedim. (Aslında Muradiye’de oturuyoruz ve Şevket Yılmaz’dayım)
Tekrar hastabakıcının ellerinde dışarıya çıkarıldım ve daha zaman olduğunu söyledim eşim ve ablama. Eve döndük. Döndük ama benim uyumam mümkün değil, onlara diyorum siz yatın Lyatabilirler mi herkes oturduğu yerde uyukluyor. Benim sancılar sıklaşmaya başlıyordu. Sancı geldikçe oturduğum koltukta ön tarafa doğru gelip nefes alma tekniklerini uyguluyordum 10 saniye civarı süren sancı geçince üzerimden bir tır geçmiş gibi yorgun hissedip yine koltuğa dayanıyordum bir sonraki sancıyı beklemek üzere…
Sancılar arasında tuhaf birşey hissettim ve tuvalete gittim nişan denilen kırmızımsı bir sıvının geldiğini farkettim ve ablamı çağırdım hemen dedim bu mudur nişan? Sanırım dedi ve biz gün ışırken saat sabah 6.00’da tekrar hastane yoluna düştük. Bu kez yanımızda Melahat annemde var. 4. kattaki evimizin merdivenlerini bu kez inmek o kadar kolay olmuyor 10 dk kadar sürüyor iki kişinin kolunda aşağıya inmek inene kadar 2 sancı atağı geçiriyorum tabi. Arabaya bindik ben arkaya oturdum ama sabahın o saati olmasına rağmen bir yoğunluk var yollarda. Orkun iyice telaşlanıncadeli gibi kullanmaya başladı arabayı ben arkada diyorum ki doğum yapacak olan benim sakin ol lütfen, daha zaman var merak etme yetişiriz hastaneyeJ
Tekrar acilden giriş yapıyoruz, eşyalarımızla tekerlekli sandalye ve yine doğum katında bu kez vedalaşıyor ve içeriye yalnız giriyorum. Kontrol odasında yine muayene yapılıyor açılma 6cm, kalp atışları normal. Hemen yatışı yapıyorlar. 8 kişilik bir sancı odası oraya alınıyorum. Yatağımı gösteriyorlar yatıyorum. Hemşireler çok nazik, bir tanesi gelip beni alıyor lavman yapmak üzere tuvalete götürüyor. Neyse bu işlemde bittikten sonra, tekrar yatağa geliyorum. Yatağım camın kenarında dışarısını görebiliyorum. Saat 8.00 oldu bu arada ama Ağustos ayı olmasına rağmen güneş yok havada garip bir pusluluk sözkonusu… Sancının olmadığı zamanlarda yanımdaki doğumunu bekleyen bayanla konuşuyoruz. Ölçümlerimiz yapılıyor ikimizinde aynı gidiyor diyorum birlikte gidicez sanırım doğuma.. Ama saat 12 civarı son ölçüm yapılıyor o bayanı alıp doğuma götürüyorlar. Ya ben diyorum, senin açılma tamam oldu ama oğlun çok inatçı düşmüyor aşağıya diyorlar bir süre daha bekleyeceğiz. Sen nefes alış verişlerini kontrol etL
Geçmek bilmiyor dakikalar, gelen sancısını tamamlıyor doğuma gidiyor ben ise orda bir türlü doğuma gidemeyerek bekliyorum sıklaşan sancılarımı. 2dk ya bir düştüğünde hemşire geliyor son kontrol saat 15.05 tamam diyor artık gidelim doğuma. Kolumdan tutuyorlar ve yürüyerek gidiyorum doğumhaneye J
Doğum masasına nasıl oturmam gerektiğini tarif ediyorlar, ne denirse uslu bir öğrenci gibi yapıyorum, nereden tutarsam daha kolay ıkınabilirim onu tarif ediyorlar. “ Bu söylediklerimizi yaparsan doğumun kolay olur” diyorlar. Bende aynen yapıyorum dediklerini.
Dr. başımızda ebe yanımda başlıyor diyor doğum hadi it oğlunu ıkın, ıkınıyorum kuvvetlice itmeye çalışıyorum bebeğimi. Tamam diyorlar aferin çok iyi gidiyor 2 kere daha yapıcaz bunu ve bitecek herşey tek isteğimiz kafası çıkarken pes etmemen sonuna kadar direnmen. Tekrar başlıyoruz kuvvetli bir ıkınma daha bırakma kendini diyorlar bırakma geliyor kafası geldi! Arkasından vücudu ve ağlama sesini duyuyorumJ Ingaaaaaaaaaaa…. Göbek bağını kesmeden kaldırıp bana gösteriyorlar bak bakalım seni kaç saattir uğraştıran şu oğlana J kıpkırmızı, saçları yapış yapış minicik bir orkun surat görüyorum karşımda… İşte o an nasıl anlatılır bilemiyorum. Hayatım boyunca bir daha yaşarmıyım bilmiyorum ama tüm kadınların yaşamasını istediğim duygu. Tüm çektiğin sancıyı, sıkıntıyı herşeyi unutuyorsun.
Göbek bağını kesip alıyorlar yan tarafta yıkamayaJ bana diyorlar zoru gitti azı kaldı.
Plesantayı da bir kere ıkınmayla çıkartıyorlar. Şimdi de dikiş zamanı, ama hiç hissetmemiştim ne zaman kestiniz diyorum. Fazla değil diyorlar merak etme. Ebe başlıyor dikmeye 10 dk kadar özenle diktiğini gören Dr. “Bu ne özen ebehan›m” diyor. Ebe’de “Sibel bizi hiç uğraştırmadı ne dediysek yaptı, sesini çıkarmadı, haketti böyle özeni”diyor. Hoşuma gidiyor, gözlerim kapanıyor acı hiç yok, mühtiş bir rahatlama var, kendimi kuş gibi hissediyorum. Doğumhane çok soğuk daha önce arkadaşlarımdan duyduğum üzere çorapla gittim ayaklarım üflümesin diye Ağustos sıcağında doğumhaneye iyiki de öyle yapmışım. Nasıl üşüyorum. Ebe hemen bir battaniye getiriyor üstüme. Masanın alt kısmını da çekiyorlar temizliğimi bitirip şimdi burda bir sure dinlen diyorlar. Şansıma o anda başka doğum yok. 1 saat uyumuşum orda ama o huzurlu uykuyu bir daha uyuyabilir miyim bilmiyorum.
Omuzumda küçük bir dokunuş hissediyorum Sibelcim hadi bakalım odanıza gidebiliriz diyor hastabakıcı dışarıda sizi bekleyenler var J Yavaşça yerimden kaldırıyorlar ve tekerlekli sandalyeye oturturyorlar ve benim meleğimi de özenle kucağıma veriyorlar. Özenle alıp sabun tozlarıyla yıkayıp misler gibi getirdiğim takımını giydirmişler üzerine. Kucağıma alıyorum. Yine minicik bir Orkun J Nasıl tatlı şeysin sen öyle kokluyorumm kapıdan çıkana kadar. Kapıda beni, eşim, 2 annem, kardeşim, ablam herkes bekliyor J ellerinde kamera, fotoğraf makinası. Hepsinin ağlamaktan gözleri balon gibi olmuşJ İyiyim ben diyorum. Odamıza kadar birlikte gidiyoruz. Hemen Baran’ımı alıp kucağımdan yatırıyorlar beni yatağıma.
Allahıma şükürler olsun herşey bitti 21 saat çekilen sancının meyvesi çok güzel herşeye değer o, bir 21 saat daha olsaydı çekerdim onun için… İsminin anlamına yakışan bir günde geldi Baran’ım bir yaz günü yağmurlu havada… Hoşgeldin hayatımıza… İyiki doğurmuşum seni, iyiki varsın annemm. Hayatımın anlamısın sen… Seni çok seviyorumm…