Konuya nerden başlasam, ucunu nerden yakalasam bilemedim... 32 yaşındayım 11 yıllık ilişkinin ardından evlendim ve evlilikte 1. yılımız doldu. Ancak sorun şu ki ben çok değiştim, dönüştüm, bakış açım, hayattan beklentilerim, bambaşka biri oldum. Eşimin bana karşı olan aşkı sevgiye evrilirken benimki alışkanlığa, boşluğa evrildi. Birbirimize karşı sonsuz bir saygımız var, zaten öbür türlü olmazdı. Ancak bazen yeterli olmuyor bu. Ya da bana yeterli gelmiyor.
Eşim 41 yaşında ancak fiziksel olarak 30'ların başında gösteren, uzun boylu, yakışıklı ve epey dikkat çeken bir fiziğe sahip. 20'lerimdeyken onun fiziksel özellikleri beni epey cezbetmişti. Bu arada 12 yıllık birlikteliğimizde eşimin bana olan sadakatinden hiçbir zaman kuşku duymadım. Aramızda kıskançlığa dair tek bir tartışmamız dahi olmadı. Ne kısıtlanmaktan hoşlanırım ne de kısıtlamaktan.
Eşim bir bankada memur, benim ise son üç yıldır sanat-kültür çalışmaları yürüttüğüm bir ofisim var. Eşim evden işe, işten eve bir yaşantı sürerken, ben davetlerde, arkadaşlarımla yemeklerde aktif bir hayat sürüyorum. Kimi zaman eşimi davet etsem de o katılmamayı tercih ediyor. Birlikte tek yaptığımız etkinlik film izlemek. O da benim zorumla. Ona kalsa bütün zamanı elinde telefonla sosyal mecralarda geçirebilir ve zaten geçiriyor da. Ki bu da benim en çok eleştirdiğim şey. Evimizde koca bir kütüphane dururken zamanı bu denli boşa harcamayı hazmedemiyorum. İlişkinin başlarındayken bu duruma takılmıyordum. Herkes kitap okumayı sevmek zorunda değil. Ancak 41 yaşındaki bir adamın zamanı bu şekilde heba etmesini sindiremiyorum. Çünkü artık muhabbet edecek tek bir konumuz bile kalmadı. Ben tahammülsüzleştim...
Benim ilişkiden yada evlilikten beklentim yalnızca saygı sevgi ikilisi değil. Tutku, heyecan ve paylaşım olmadan hayatın ne anlamı olur ki! Tek otorite olmaktan da sıkıldım. Her şeyin kararını tek başıma veriyor olmak da... Ben ne dersem o oluyor ya da önemli bir şeyin kararını ben tek başıma veriyorum. Tek başıma karar merkezi olmak istemiyorum artık, heyecanın tutkunun paylaşımın ve çekişmenin olduğu bir ilişki olmalı... Ben sanırım bu monotonluğu kaldıramıyorum. Ya da o kafalardaki erkek motifin bizim ilişkimizdeki temsiliyetinin ben olması hoşuma gitmiyor. Bir ilişkide güçlü taraf ben olmak istemiyorum...
Eşim 41 yaşında ancak fiziksel olarak 30'ların başında gösteren, uzun boylu, yakışıklı ve epey dikkat çeken bir fiziğe sahip. 20'lerimdeyken onun fiziksel özellikleri beni epey cezbetmişti. Bu arada 12 yıllık birlikteliğimizde eşimin bana olan sadakatinden hiçbir zaman kuşku duymadım. Aramızda kıskançlığa dair tek bir tartışmamız dahi olmadı. Ne kısıtlanmaktan hoşlanırım ne de kısıtlamaktan.
Eşim bir bankada memur, benim ise son üç yıldır sanat-kültür çalışmaları yürüttüğüm bir ofisim var. Eşim evden işe, işten eve bir yaşantı sürerken, ben davetlerde, arkadaşlarımla yemeklerde aktif bir hayat sürüyorum. Kimi zaman eşimi davet etsem de o katılmamayı tercih ediyor. Birlikte tek yaptığımız etkinlik film izlemek. O da benim zorumla. Ona kalsa bütün zamanı elinde telefonla sosyal mecralarda geçirebilir ve zaten geçiriyor da. Ki bu da benim en çok eleştirdiğim şey. Evimizde koca bir kütüphane dururken zamanı bu denli boşa harcamayı hazmedemiyorum. İlişkinin başlarındayken bu duruma takılmıyordum. Herkes kitap okumayı sevmek zorunda değil. Ancak 41 yaşındaki bir adamın zamanı bu şekilde heba etmesini sindiremiyorum. Çünkü artık muhabbet edecek tek bir konumuz bile kalmadı. Ben tahammülsüzleştim...
Benim ilişkiden yada evlilikten beklentim yalnızca saygı sevgi ikilisi değil. Tutku, heyecan ve paylaşım olmadan hayatın ne anlamı olur ki! Tek otorite olmaktan da sıkıldım. Her şeyin kararını tek başıma veriyor olmak da... Ben ne dersem o oluyor ya da önemli bir şeyin kararını ben tek başıma veriyorum. Tek başıma karar merkezi olmak istemiyorum artık, heyecanın tutkunun paylaşımın ve çekişmenin olduğu bir ilişki olmalı... Ben sanırım bu monotonluğu kaldıramıyorum. Ya da o kafalardaki erkek motifin bizim ilişkimizdeki temsiliyetinin ben olması hoşuma gitmiyor. Bir ilişkide güçlü taraf ben olmak istemiyorum...