Gerçekten ruh hastası mıyım?


Bu aileyi ya da başkalarını suçlama hali bana da bahane gibi geliyor. Evet sebep onlar olabilir, başka bir sürü sebebi olabilir. Sonuç itibariyle sebep ne olursa olsun geçmişi değiştiremiyoruz.

Benim hayatımda öyle pambık tipler de yok :) herkes pimi çekilmiş bomba gibi. Ancak hiçbir durumdan memnun olmamak, mutluluk için değil de mutsuzluk için onalarca sebep bulmak evet şımarıklık olabilir.
 
Bende sorun çocukta değil sizde diyenlerdenim. Dr a gidin de demiştim. Ruh hastası değilsiniz. Çok zeki ve duygusal birisisiniz. Hayatı sevmek kendini sevmekle başlar. Kendinizi sevebilir misiniz
 

Öfke kontrolü konusunda sorunlu olduğumu yakın bir arkadaşım daha söyledi. Bağırıp çağırmam, bir şeyler fırlatmam ama özellikle can yakan cümleler seçiyor olmam da öfkenin dışa vurumu.
 
Buarada ben diger konunuzda "cocugun 3. Ebeveyni annesiyle babasinin ilişkisidir" diye bir laf var, belki cocugunuzun davranislarinin kaynagi budur yazmistim. Demek ki onu da sizin evdeki ofkeli tutumlariniz etkiliyormus...

Hatırlıyorum yorumunuzu. Oğluma karşı öfkeli ya da sert değilim. Lakin babası ile mesafeli ilişkimiz onu etkiliyor olabilir. Evde uzun süredir soğukluk mevcut.
 
Bende sorun çocukta değil sizde diyenlerdenim. Dr a gidin de demiştim. Ruh hastası değilsiniz. Çok zeki ve duygusal birisisiniz. Hayatı sevmek kendini sevmekle başlar. Kendinizi sevebilir misiniz

İşte bu hususta ikiye ayrılıyor hakkımdaki fikirler. Bazıları narsist, kibirli derken bazıları da aslında kendini sevmiyorsun diyor. Ben neyim anlamadım ki :)
 
Canı
m her zaman söylerim , kadının düşmanı yine kadındır. Biraz kibirli bir yapınız var. Bir an sizin sarfettiğiniz kelimeleri onun size sarfettiğini düşünün. Neler hissederdiniz ? Bir an boşanıcam senden dediğini düşününüz? Biz kadınlar düşünmeden eşimize en ağır lafları ederiz ve sonrasında da ilgi bekleriz. Eşiniz size neden ilgi göstersin ki? Karşısında ona öl diyen, cehenneme git diyen ve boşanacağım senden diyen biri var? Siz olsanız birlikte yaşamaya devam eder miydiniz? Ha sizi aldattıysa, hakaretler yağdırdıysa veya onurunuzla oynadıysa gerekli tepkinizi o zaman verebilirsiniz. Ama en ufak bir tartışmada adamı yerin dibine sokarsanız bu doğru birşey olmaz. Etkiye tepki göstermede dengeli davranın derim. Ve her zaman önce kendinizi sorgulamanızı tavsiye ederim. Çünkü bir erkek sizinle evlenerek zaten sizi istediğini sevdiğini beğendiğini beyan etmiş oluyor. Aksi olsa bu yollara hiç bulaşmaz. Biraz öfkenize engel olun ve öfkenizin nedenini bulmaya çalışın...
 
Öfke kontrolü konusunda sorunlu olduğumu yakın bir arkadaşım daha söyledi. Bağırıp çağırmam, bir şeyler fırlatmam ama özellikle can yakan cümleler seçiyor olmam da öfkenin dışa vurumu.
esimde de biraz var bu problem, en son soylenecek sozu ilk basta soyler. Ben konusarak ikna etmeye calisiyorum. Ne gerek var boyle soylemene, daha kizmadan soylesen de ben anlardim diyorum.
Kizdiginiz anda kendinize birkac saniye zaman vererek dusunebilirsiniz. Bu sefer oyle soylemeyeyim, hemen tepki vermeyeyim gibi.
 

Sizi çok tebrik ediyorum. Çok güzel anlattınız. Maalesef bir çok birey hayatın mutlak gerçeğini anlayamıyor ve ufak tefek detaylara takılıp hayatını hem kendine hem de sevdiğine yaşanmaz kılıyor. Tekrar bravo diyorum güzel yorumunuza....
 
İşte bu hususta ikiye ayrılıyor hakkımdaki fikirler. Bazıları narsist, kibirli derken bazıları da aslında kendini sevmiyorsun diyor. Ben neyim anlamadım ki :)
Bana göre hayatı sevmiyorsunuz çünkü sadece kusurları görüyorsunuz çok haklısınız insanlar birşey bilmiyor yalancı bencil vs vs Bildiklerinizi zaten biliyorsunuz. Siz kendinizi sevin hayatta güzel şeyler olduğunu göreceksiniz. Kalbiniz ısınırsa elleriniz üşümez,çünkü hep sımsıkı tutan biri olur.
 
Birde kitap yazmayı düşündünüz mü? Yazar olmalısınız bence

Hayalimdi eskiden. Yirmili yaşların ortalarında çok ilgiliydim edebiyata. Birkaç öyküm yayınlandı da edebiyat dergilerinde. Yazarlarla tanıştım vs. Sonra evlendim ve klozetteki sarı lekenin nasıl çıkacağını düşünmeye başladım. Çok uzak geliyor şimdi o hayallerim. Bazen hayret ediyorum düşününce, o ben miydim diye:)
 
İdrak, affetmeye çalış; affet, bırak ve düşünme. Bunu kendin için yap, çünkü bu hengamenin içinde en çok yükü sen taşıyorsun böyle olduğu sürece. Bu kadar öfkeyi taşımak insanı bitirir. Adresleri bir bir tespit et, yüzleş ve "Seni de anlıyorum" diyerek bırak.

Kırgınlık şekil değiştiren bir duygudur, öfke ve hırçınlık olarak çok güzel kamufle olur.
Şu dünyada en çok neye kırıldığını, hangi olayların hafızana kazındığını, geçmişi şöyle bi düşün, bana benziyorsan ayrıntı ayrıntı hatırlarsın ki seni kendime çok benzetiyorum; şu kendini tarifin bile birkaç sene önceki ben.

Kırgınlığı tespit et, sar ve kabullen; öfkeyi tespit et, yüzleş ve bırak. Basit yazıyorum çünkü inan ki bu kadar basit.
Psikolog-psikiyatr bir yere kadar seni götürür ama doğru adresi bir tek sen biliyorsun.
 

Neredesin sen yahu gözüm seni aradı :)
Maalesef her detayı hatırlıyorum. Mimikleri bile. Bak mesela hiç unutmadığım bir anı var. 7-8 yaşlarındaydım. Teyzem ve büyük kuzenim de birbirleriyle yaşıt iki genç kadın. Ben onlara takılıyorum, bir şeyler anlatıyorum gülüp eğleniyorlar. Bu çocuk dahi falan diyorlar. Ben tabi abarttıkça abartıyorum, çenem düşüyor. Onlar ise sadece gülüp eğleniyorlar. Kötü bir şey yaptığımı düşünmüyorum haliyle. Sonra ne olduysa bir cümleme takılıyor kompleks abidesi ergen bozması kuzen. Tersliyor beni "of çok boş konuşuyorsun yeter" diyerek. Kaskatı kesiliyorum. 8 yaşında normal bir çocuk en fazla küser, ne bileyim ağlar ya da. Ben intikam yemini ediyorum içten içe:) sen kim köpek bana boş konuşuyorsun diyeceksin beyni basenine kaçmış ergen bozması diye kuduruyorum içten içe. Sonra anneme de şikayet ediyorlar kızın çok saçmalıyor diye. Ulan zaten kırk yılda bir konuşmuşum. Normalde kendi dünyamda yaşar giderim kimseyle alakam olmaz. O da elimde patladı iyi mi. Annem milletin gazı ile bir de dövdü mü beni.

8 yaşındaydım ve ben yıllarca o iki kişi ile tek kelime konuşmadım. Adı kin, nefret her ne ise konuşmadım. Kendi kendime "ben çocuğum ve saçmalama hakkım olabilir. Onlar yetişkin ve benden daha saçma davrandılar" diye düşünürdüm. Bak aradan 23 yıl geçmiş hala odanın neresinde durduklarını, hangi yüz ifadesi ile konuştuklarını bile hatırlarım. Durum vahim gangsta.
 
Hakikaten vahim.
Unut gitsin yahu :)
 
Hakikaten vahim.
Unut gitsin yahu :)

Unutamıyorum :) he gereksiz onca bilgiyi depolayan beynim yol bulma konusunda adeta bir eblehe dönüştürüyor beni. O da ayrı bir mevzu. Kendi evimi bile tarif edemem inanılmaz sorunluyum bu konuda. Yer yön kavramım yok, hasar görmüş. Böyle saçma sapan mevzuları silmeyen zihnim keşke bu konuda birazcık çalışsa.
 

Bunların hepsi çok zekadan. Zihniniz müthiş çalışıyor ve takılacak nokta arıyor.

Yazınızın bir kısmında kendimi gördüm. Bazen herkesin içinde ağlayan insanlara imrenirim. Ben ağlayamam. Keşke rahatça ağlayabilsem.

Kaybetme korkusu içten içe yaşıyor olabilir mısınız? Ya da sevdiğinizi gösterdiğiniz zaman incinme korkusu olabilir mi? Belki bu soruları cevapladınız. Yorumların hepsini okuyamadım.
 

Kaybetme korkusundan ziyade, terk edilme korkusu var belki. Hani bir ayrılık olacaksa ben bitirmeliyim düşüncesi olabilir. Kesin konuşmuyorum emin değilim çünkü. Lakin hayatımın büyük kısmı "siz kovmuyorsunuz ben istifa ediyorum" atağıyla devam ediyor.
 

Hatırlaman iyi çünkü tespiti kolay yaparsın, kolay karşılaştırırsın, çabuk fark eder aşarsın her şey nettir. Bunu bana kendi doktorum söyledi. :) Sana ilkokul 2deki nöbetçi öğrenci hikayemi anlatayım: Sınıfımızın narin kızlarından biri nöbetçi ve öğretmenden aldığı direktifle teneffüste herkesi dışarı çıkarması lazım. O kızın o gün hangi önlük yakasını kullandığına kadar hatırlıyorum. Kavga ettik, sınıfta kalmak istiyorum, zorla kolumdan çekip çıkamaya çalışıyor. Çıkaramadı kene gibi yapıştım sıraya, o da suratıma tahta silgisini fırlattı ki ne kadar can yakıcı. Yatırdım yere dövdüm kızı. Öğretmene ağlayarak şikayet etti, sınıftan çıkmadığımı ve üzerine bir de onu dövdüğümü. Öğretmen beni de dinledi tabi, kendimi hasta gibi hissettiğimi, dışarı çıkmak istemediğimi, sessizce oturma amacında olduğumu, orada olduğumun fark bile edilmeyeceğini ve ilk fiziksel şiddeti onun başlattığını, öfkelendigimi... Öğretmenim beni haksız buldu çünkü ben ağlamıyordum, o kız ağlıyordu. Nöbetçi öğrenci olarak onun her şartta görevini yapması gerektiğini vurgulayarak bana ondan özür diletti ve ceza verdi.

2 sene geçti, 4. sınıftayız. Ben nöbetçi öğrenciyim. Sınıfımızdan bir başka kız dışarı çıkmak istemiyor ve üstelik ortalık da karıştırıyor. Bu kızı da çok iyi hatırlarım, o surat ifadesini, beni sinirlendirmek için yaptığı nanikleri :) Dışarı çıkmıyor bir türlü, benim vaktinde yaptığım gibi o da yapıştı sırasına. Ben de tüm sırayla birlikte sınıftan dışarı çıkarıp kapıyı suratına kapattım. Koridora kadar koca sırayı üzerinde benimle aynı kilodaki bir çocukla nasıl ittim hayret, buna deli kuvveti deniyor galiba, o öfkenin şiddetiyle kuvvetle ittim.

Kız ağladı kapıyı da suratına kapatınca.
Öğretmen geldi şikayet...
Ben nasıl olsa öfkeli çocuk, ağlamayan çocuk ya... Öğretmenimiz de sanırım ağlayan öğrenciye dayanamıyordu adamın öyle bir zaafı vardı herhalde diyorum. Beni çekti ve "Sırayı koridora kadar itmissin arkadaşın çok korkmuş Gangsta, nöbetçi öğrenci olman sana her hakkı tanımaz" demişti. Ve ben de ona, bana 2. sınıfta dediklerini hatırlatarak, "Haklı olmak için ağlamam mi gerekiyor ha?" demiştim. Öğretmenimin yüzünün kıpkırmızı olduğunu, kendi hatasını fark edip mahçup gülümsediğini ve benden özür dilediğini ilave edeyim. Öğretmenim aklımda böyle biri olarak kaldı, o iki kızı daha sonra defalarca gördüm ve ikisinden de hala hazzetmem, kolaycı, ağlayarak işini gören yakınlarını böyle sömüren tipler olduğunu düşünürüm. Çünkü bu olaylar bana bu önyargıyı kilitledi.

Tek olay insanları tanımaya yetmez ama, bak tek sefer konuştun diye senin geveze olduğunu düşündüler, senin de onlar hakkında düşündüğün şeyler gibi. Sen geveze misin? Hayır. Onlar da ergenliğin cahilliginde işte... O ana gidip o oda içinde onları tahlil edebilirsin, hepsinin bir gerekçesi olduğunu görürsün.
 
Evet anladım. Çok sevilincede rahatsız olursunuz. Zor durum. Çözülmesi gerekir. Yüksek ihtimal güvensizlik içeriyor.

O da yukarı da anlattığınız öykünüzdeki örnek gibi eleştirilme ve olduğun gibi kabul görülememe durumunuzdan dolayı oluşturduğunuz savunma mekanizması. Aslında çocukluk ne kadar önemli.
 
O sizsiniz eminim. Peki şuan yazan kim
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…