- 2 Kasım 2013
- 7.796
- 37.040
- 748
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
-
- #181
Aaa merhaba sevgili kendim.
Ben de zaman zaman bir manyak oldugumu dusunmuyor degilim.
Bizde de hep esim yapicidir, ben hep elestiren, sorgulayan, mukemmellik bekleyen ve yine ben uzuntumu ofkeyle ve canini yakacak seyler bulmakla belli eden.
Ayni yav ayni.
Bir tek cocuklarima belli ederim sevdigimi.
Kibirli bulunurum hem esim tarafindan hem her ortamda o cok gururludur denir benim icin.
Aslinda zayif gorunmekten korkmuyorum ama bir sekilde her duygumun sonu ofkeye cikiyor.
Cozum onerim yok.
Torpulenmek sart ama belki de hayatimizdaki insanlar pambıh gibi seker gibi tipler oldugundan simariklik mi yapabiliyoruz bilmiyorum ki iste.
Benim aile gecmisim berbatti ama.
Bunun etkisi var kabul ediyorum ama arkaasina siginiyormusum gibi de geliyor.
Yani ben de kelim ve ilacim yok.
Bende sorun çocukta değil sizde diyenlerdenim. Dr a gidin de demiştim. Ruh hastası değilsiniz. Çok zeki ve duygusal birisisiniz. Hayatı sevmek kendini sevmekle başlar. Kendinizi sevebilir misinizMerhaba hatunlar
Oğlumla ilgili açtığım konular malumunuz. Bu kez konu oğlum değil. Oğlumun neden bu kadar hırçın olduğunu sorgularken, kendi değişik hallerimi düzeltmem gerektiği sonucuna vardım. Hoş, bunun için yıllardır uğraşıyorum ama belki sizin yardımınız olur. Baştan rica edeyim, "bak oğlunda sorun yokmuş senin yüzünden böyle olmuş" demeyin. Zira her daim anneliğini sorgulayan bir kişiye bunu demeniz anksiyete atağından başka bir işe yaramaz.
Geçtiğimiz hafta hayatımın en kötü zamanlarından biriydi. Oğlumla şehir dışına çıktım çok zorlandım vs. Kısa yazmaya çalışacağım, okumaktan haz etmeyen insanlar için. Ben şehir dışındayken eşimle şiddetli bir tartışma yaşadık telefonda. 4 yıllık evliliğimde, evliliğimle ilgili hiçbir mevzu aileme yansımadı. Lakin bu sefer yansıdı istemesem de. Annem ilk kez böyle bir durumla karşılaştığı için şaşırdı ve korktu. Kendisi biraz da magazin sevdiğinden, size gelip konuşacağım diye tutturdu. Bittabi bu isteğinin asıl sebebi telefondaki tartışmada bahsi geçen boşanma mevzusuydu.
Annem evime geldi ve adeta bir hakim edasıyla kanepedeki yerini alarak, tatlı sert kıvamında sorular sormaya başladı. Ben konunun benimle hiç alakası yokmuş gibi halı desenlerini incelerken, annemin hakimlikten evrilip psikolog mertebesine geçiş yaptığı anda halı deseni ile ilişkimi sonlandırdım.
-sen idrak'in sana değer verip sevdiğini düşünüyor musun? Dedi eşime.
Ay ben gülerim diyecektim ki eşim nefes almadan konuşmaya başladı. İyi ki dememişim ama birazcık gülmüş olabilirim.
Benim çok sert bir insan olduğumu, asla şefkat göstermediğimi, her daim eleştirdiğimi, sürekli şikayet ettiğimi, asla memnun olmadığımı, aşırı kibirli olduğumu, kendim haricinde herkesin mükemmel olmasını istediğimi ve bu yüzden sürekli telkinde bulunduğumu söyledi. Kendim haricinde imiş çünkü ben kendimi mükemmel sandığım için hiçbir konuda çaba göstermiyor ve adım atmıyormuşum. Asla özür dilemediğimi de ekledi.
Söylediği birçok şey doğru olduğundan, her zaman yaptığım gibi öfke ile savunmaya geçmedim bu sefer. Zihnimdeki "kaydet ve sonra uygun zamanda kullan" tuşunu da devre dışı bıraktım. Kindar olduğumu da söyledi çünkü. Ruh hastası olduğumu düşündüğünü de özür dileyerek ekledi.
Şimdi diyeceksiniz ki, bunca suçlamaya sessiz mi kaldın. Tabi ki hayır. Sadece bu sefer kendimle yüzleşmekten kaçmak istemedim.
Hanımlar, öncelikli problemim hislerimi hiçbir şekilde ifade edemiyor oluşum. Sevgimi gösteremem, üzgün olduğumu belirtmem ve bunu öfkeyle baskılarım. Özür dilemekte çok zorlanırım. Zor bela dilesem de pek samimiyetsiz bir hal alır. Gerçekten kırıldıysam "ben sana kırıldım" demek yerine inanılmaz can yakan cümleler söyler, bununla yetinmez günlerce öfke kusarım. Halbuki sadece kırıldım desem, eşim özür diler zaten. Oğlumun dışında hiç kimseye sevgimi göstermiyorum. Sebebini inanın ben de bilmiyorum.
Bunun dışında özellikle son iki yılda inanılmaz çirkef bir insan oldum. Öyle ki bir kavgada eşime "öl inşallah da oğlumla mutlu olalım" dedim. Gerçekten bunu istemediğimi söylememe gerek yok sanırım. Ancak bu can yakma hissine engel olamıyorum. Özellikle kırıldığım anlarda. Sadece eşimin değil, herkesin ortak şikayetidir bu durum. "idrak bizi sevmez" halbuki seviyorum. Sadece dile getirmeyi, fiziki temas vs beceremiyorum işte.
Eşime birkaç kez beddua da ettim. Kibariye'nin annesine dönüştüğüm o anlarda eşim fazlasıyla kırılmış haklı olarak. Evliliğim zaten sallantıda. Bunda benim boşanma lafını gerekli gereksiz kullanmamın da büyük etkisi var tabi. He eşimin hataları yok mu, fazlasıyla var. Lakin konu evliliğim değil, benim bu hallerim.
Hatta daha özele girecek olursam, neredeyse hiç cinselliği başlatan taraf olmadım. İstek belirtmedim. Utangaç bir insan da değilim üstelik. Hiç durduk yere sarılmadım, sevgimi dile getirmedim. İlk öpen kişi hep eşim oldu. Durumu eşime karşı hislerime bağlayacak olan arkadaşlara önemle belirtmeliyim ki, canımı istese vereceğim kardeşime de hiç sarılmadım durduk yere. Aslında çok istedim ama yapmadım. Sadece çocuklara ve hayvanlara karşı sevgimi ve ilgimi gösterebiliyorum. Oğluma sık sık onu çok sevdiğimi söyler, öper sarılırım. Sürekli mıncıklarım. Peki benim yetişkinlerle alakalı sorunum nedir?
Aslında anlatacak çok şey var ama siz sordukça cevaplarım. Psikolog, psikiyatr önermeyin. Yıllarca denedim bu yolları, pek etki etmedi. Belli ki bu durumu kendi başıma çözmeliyim. Sahi, ben gerçekten ruh hastası mıyım?
ofke kontrolu sorununuz olabilir mi?
Cunku insan icinden karsisindakine bir suru laf sayar ama agzindan cikmadan evvel filtreleyerek soylemesi gerektigini bilir.
Sevginizi gosteremiyorsaniz sizin cocuklugunuzda muhakkak bazi sorunlar olmus demektir, anne babanizi cocuklugunuzu, diger kardeslerinizle size davranislarini falan dusunun. Muhakkak bulursunuz bir seyler.
Kendinizi ifade etmeyi ogrenin. Nasili bir nevi nefis terbiyesi yapmak. Cunku psikolog yolunu kapatmissiniz. Ofkenizi yenmeye calismaniz gerek. Kirilinca bu davranisin cok yanlis ve kirici demek, kendimizi sozlerle ifade etmek o kadar zor degil inanin. Sizin sectiginiz yikici-kirici ifade etme şekliyle hayatiniz kolaylasmaz, zorlasir.
Ayrica sirf bizim annemiz, babamiz, eşimiz ya da cocugumuz olduklari icin kimseye kotu davranmaya hakkimiz yok. Onlar bizim tapulu malimiz degil. Hele ki yetiskin bireyler terk ederek uzaklasir, cocuklar ruhsal olarak bizden kopar uzaklasir. "Ben de boyleyim, ne yapayim" gibi dusunemeyiz.
Buarada ben diger konunuzda "cocugun 3. Ebeveyni annesiyle babasinin ilişkisidir" diye bir laf var, belki cocugunuzun davranislarinin kaynagi budur yazmistim. Demek ki onu da sizin evdeki ofkeli tutumlariniz etkiliyormus...
Bende sorun çocukta değil sizde diyenlerdenim. Dr a gidin de demiştim. Ruh hastası değilsiniz. Çok zeki ve duygusal birisisiniz. Hayatı sevmek kendini sevmekle başlar. Kendinizi sevebilir misiniz
m her zaman söylerim , kadının düşmanı yine kadındır. Biraz kibirli bir yapınız var. Bir an sizin sarfettiğiniz kelimeleri onun size sarfettiğini düşünün. Neler hissederdiniz ? Bir an boşanıcam senden dediğini düşününüz? Biz kadınlar düşünmeden eşimize en ağır lafları ederiz ve sonrasında da ilgi bekleriz. Eşiniz size neden ilgi göstersin ki? Karşısında ona öl diyen, cehenneme git diyen ve boşanacağım senden diyen biri var? Siz olsanız birlikte yaşamaya devam eder miydiniz? Ha sizi aldattıysa, hakaretler yağdırdıysa veya onurunuzla oynadıysa gerekli tepkinizi o zaman verebilirsiniz. Ama en ufak bir tartışmada adamı yerin dibine sokarsanız bu doğru birşey olmaz. Etkiye tepki göstermede dengeli davranın derim. Ve her zaman önce kendinizi sorgulamanızı tavsiye ederim. Çünkü bir erkek sizinle evlenerek zaten sizi istediğini sevdiğini beğendiğini beyan etmiş oluyor. Aksi olsa bu yollara hiç bulaşmaz. Biraz öfkenize engel olun ve öfkenizin nedenini bulmaya çalışın...Merhaba hatunlar
Oğlumla ilgili açtığım konular malumunuz. Bu kez konu oğlum değil. Oğlumun neden bu kadar hırçın olduğunu sorgularken, kendi değişik hallerimi düzeltmem gerektiği sonucuna vardım. Hoş, bunun için yıllardır uğraşıyorum ama belki sizin yardımınız olur. Baştan rica edeyim, "bak oğlunda sorun yokmuş senin yüzünden böyle olmuş" demeyin. Zira her daim anneliğini sorgulayan bir kişiye bunu demeniz anksiyete atağından başka bir işe yaramaz.
Geçtiğimiz hafta hayatımın en kötü zamanlarından biriydi. Oğlumla şehir dışına çıktım çok zorlandım vs. Kısa yazmaya çalışacağım, okumaktan haz etmeyen insanlar için. Ben şehir dışındayken eşimle şiddetli bir tartışma yaşadık telefonda. 4 yıllık evliliğimde, evliliğimle ilgili hiçbir mevzu aileme yansımadı. Lakin bu sefer yansıdı istemesem de. Annem ilk kez böyle bir durumla karşılaştığı için şaşırdı ve korktu. Kendisi biraz da magazin sevdiğinden, size gelip konuşacağım diye tutturdu. Bittabi bu isteğinin asıl sebebi telefondaki tartışmada bahsi geçen boşanma mevzusuydu.
Annem evime geldi ve adeta bir hakim edasıyla kanepedeki yerini alarak, tatlı sert kıvamında sorular sormaya başladı. Ben konunun benimle hiç alakası yokmuş gibi halı desenlerini incelerken, annemin hakimlikten evrilip psikolog mertebesine geçiş yaptığı anda halı deseni ile ilişkimi sonlandırdım.
-sen idrak'in sana değer verip sevdiğini düşünüyor musun? Dedi eşime.
Ay ben gülerim diyecektim ki eşim nefes almadan konuşmaya başladı. İyi ki dememişim ama birazcık gülmüş olabilirim.
Benim çok sert bir insan olduğumu, asla şefkat göstermediğimi, her daim eleştirdiğimi, sürekli şikayet ettiğimi, asla memnun olmadığımı, aşırı kibirli olduğumu, kendim haricinde herkesin mükemmel olmasını istediğimi ve bu yüzden sürekli telkinde bulunduğumu söyledi. Kendim haricinde imiş çünkü ben kendimi mükemmel sandığım için hiçbir konuda çaba göstermiyor ve adım atmıyormuşum. Asla özür dilemediğimi de ekledi.
Söylediği birçok şey doğru olduğundan, her zaman yaptığım gibi öfke ile savunmaya geçmedim bu sefer. Zihnimdeki "kaydet ve sonra uygun zamanda kullan" tuşunu da devre dışı bıraktım. Kindar olduğumu da söyledi çünkü. Ruh hastası olduğumu düşündüğünü de özür dileyerek ekledi.
Şimdi diyeceksiniz ki, bunca suçlamaya sessiz mi kaldın. Tabi ki hayır. Sadece bu sefer kendimle yüzleşmekten kaçmak istemedim.
Hanımlar, öncelikli problemim hislerimi hiçbir şekilde ifade edemiyor oluşum. Sevgimi gösteremem, üzgün olduğumu belirtmem ve bunu öfkeyle baskılarım. Özür dilemekte çok zorlanırım. Zor bela dilesem de pek samimiyetsiz bir hal alır. Gerçekten kırıldıysam "ben sana kırıldım" demek yerine inanılmaz can yakan cümleler söyler, bununla yetinmez günlerce öfke kusarım. Halbuki sadece kırıldım desem, eşim özür diler zaten. Oğlumun dışında hiç kimseye sevgimi göstermiyorum. Sebebini inanın ben de bilmiyorum.
Bunun dışında özellikle son iki yılda inanılmaz çirkef bir insan oldum. Öyle ki bir kavgada eşime "öl inşallah da oğlumla mutlu olalım" dedim. Gerçekten bunu istemediğimi söylememe gerek yok sanırım. Ancak bu can yakma hissine engel olamıyorum. Özellikle kırıldığım anlarda. Sadece eşimin değil, herkesin ortak şikayetidir bu durum. "idrak bizi sevmez" halbuki seviyorum. Sadece dile getirmeyi, fiziki temas vs beceremiyorum işte.
Eşime birkaç kez beddua da ettim. Kibariye'nin annesine dönüştüğüm o anlarda eşim fazlasıyla kırılmış haklı olarak. Evliliğim zaten sallantıda. Bunda benim boşanma lafını gerekli gereksiz kullanmamın da büyük etkisi var tabi. He eşimin hataları yok mu, fazlasıyla var. Lakin konu evliliğim değil, benim bu hallerim.
Hatta daha özele girecek olursam, neredeyse hiç cinselliği başlatan taraf olmadım. İstek belirtmedim. Utangaç bir insan da değilim üstelik. Hiç durduk yere sarılmadım, sevgimi dile getirmedim. İlk öpen kişi hep eşim oldu. Durumu eşime karşı hislerime bağlayacak olan arkadaşlara önemle belirtmeliyim ki, canımı istese vereceğim kardeşime de hiç sarılmadım durduk yere. Aslında çok istedim ama yapmadım. Sadece çocuklara ve hayvanlara karşı sevgimi ve ilgimi gösterebiliyorum. Oğluma sık sık onu çok sevdiğimi söyler, öper sarılırım. Sürekli mıncıklarım. Peki benim yetişkinlerle alakalı sorunum nedir?
Aslında anlatacak çok şey var ama siz sordukça cevaplarım. Psikolog, psikiyatr önermeyin. Yıllarca denedim bu yolları, pek etki etmedi. Belli ki bu durumu kendi başıma çözmeliyim. Sahi, ben gerçekten ruh hastası mıyım?
esimde de biraz var bu problem, en son soylenecek sozu ilk basta soyler. Ben konusarak ikna etmeye calisiyorum. Ne gerek var boyle soylemene, daha kizmadan soylesen de ben anlardim diyorum.Öfke kontrolü konusunda sorunlu olduğumu yakın bir arkadaşım daha söyledi. Bağırıp çağırmam, bir şeyler fırlatmam ama özellikle can yakan cümleler seçiyor olmam da öfkenin dışa vurumu.
Öldüğünü düşün bir sabah evden çıkıyor her zamanki gibi
Ve akşam ölüm haberi geliyor
Ve senin son yaptığın ise ona beddua etmek hiç satılmamış olmak o seni sevmesine rağmen ona bir kez şefkat göstermemek üç günlük ölümlü dünya da sebepsiz günlerini zehir ettiğini düşün
Ve artık bitti sen üzüntüden saçını yol üstünü başını yırt artık o evden içeri giremeyecek ve senin pişman olduklarını telafi etme sansin olmayacak
Sana kırgın senim bir gün sevgini görmeden hep bağırma kavga gürültüyle toprağa gittiğini hayal et
Boğazında birşey duyumlenirse bunu hayal ettiğinde kendine gelme sansin var demektir
Ölümü hatırla ben öfke krizine girdiğimde bunu yapıyorum ve gerçekten durduruyor
Çünkü ölümden ötesi yok kalan bilmem kaç gününü bu şekilde mi gecireceksin ?
Hemde kötü bir adamda degilmis resmen dert yanmış annene işin vebal olayına hiç girmiyorum
Bile
Bana göre hayatı sevmiyorsunuz çünkü sadece kusurları görüyorsunuz çok haklısınız insanlar birşey bilmiyor yalancı bencil vs vs Bildiklerinizi zaten biliyorsunuz. Siz kendinizi sevin hayatta güzel şeyler olduğunu göreceksiniz. Kalbiniz ısınırsa elleriniz üşümez,çünkü hep sımsıkı tutan biri olur.İşte bu hususta ikiye ayrılıyor hakkımdaki fikirler. Bazıları narsist, kibirli derken bazıları da aslında kendini sevmiyorsun diyor. Ben neyim anlamadım ki :)
Birde kitap yazmayı düşündünüz mü? Yazar olmalısınız bence
İdrak, affetmeye çalış; affet, bırak ve düşünme. Bunu kendin için yap, çünkü bu hengamenin içinde en çok yükü sen taşıyorsun böyle olduğu sürece. Bu kadar öfkeyi taşımak insanı bitirir. Adresleri bir bir tespit et, yüzleş ve "Seni de anlıyorum" diyerek bırak.
Kırgınlık şekil değiştiren bir duygudur, öfke ve hırçınlık olarak çok güzel kamufle olur.
Şu dünyada en çok neye kırıldığını, hangi olayların hafızana kazındığını, geçmişi şöyle bi düşün, bana benziyorsan ayrıntı ayrıntı hatırlarsın ki seni kendime çok benzetiyorum; şu kendini tarifin bile birkaç sene önceki ben.
Kırgınlığı tespit et, sar ve kabullen; öfkeyi tespit et, yüzleş ve bırak. Basit yazıyorum çünkü inan ki bu kadar basit.
Psikolog-psikiyatr bir yere kadar seni götürür ama doğru adresi bir tek sen biliyorsun.
Hakikaten vahim.Neredesin sen yahu gözüm seni aradı :)
Maalesef her detayı hatırlıyorum. Mimikleri bile. Bak mesela hiç unutmadığım bir anı var. 7-8 yaşlarındaydım. Teyzem ve büyük kuzenim de birbirleriyle yaşıt iki genç kadın. Ben onlara takılıyorum, bir şeyler anlatıyorum gülüp eğleniyorlar. Bu çocuk dahi falan diyorlar. Ben tabi abarttıkça abartıyorum, çenem düşüyor. Onlar ise sadece gülüp eğleniyorlar. Kötü bir şey yaptığımı düşünmüyorum haliyle. Sonra ne olduysa bir cümleme takılıyor kompleks abidesi ergen bozması kuzen. Tersliyor beni "of çok boş konuşuyorsun yeter" diyerek. Kaskatı kesiliyorum. 8 yaşında normal bir çocuk en fazla küser, ne bileyim ağlar ya da. Ben intikam yemini ediyorum içten içe:) sen kim köpek bana boş konuşuyorsun diyeceksin beyni basenine kaçmış ergen bozması diye kuduruyorum içten içe. Sonra anneme de şikayet ediyorlar kızın çok saçmalıyor diye. Ulan zaten kırk yılda bir konuşmuşum. Normalde kendi dünyamda yaşar giderim kimseyle alakam olmaz. O da elimde patladı iyi mi. Annem milletin gazı ile bir de dövdü mü beni.
8 yaşındaydım ve ben yıllarca o iki kişi ile tek kelime konuşmadım. Adı kin, nefret her ne ise konuşmadım. Kendi kendime "ben çocuğum ve saçmalama hakkım olabilir. Onlar yetişkin ve benden daha saçma davrandılar" diye düşünürdüm. Bak aradan 23 yıl geçmiş hala odanın neresinde durduklarını, hangi yüz ifadesi ile konuştuklarını bile hatırlarım. Durum vahim gangsta.
Hakikaten vahim.
Unut gitsin yahu :)
Unutamıyorum :) he gereksiz onca bilgiyi depolayan beynim yol bulma konusunda adeta bir eblehe dönüştürüyor beni. O da ayrı bir mevzu. Kendi evimi bile tarif edemem inanılmaz sorunluyum bu konuda. Yer yön kavramım yok, hasar görmüş. Böyle saçma sapan mevzuları silmeyen zihnim keşke bu konuda birazcık çalışsa.
Bunların hepsi çok zekadan. Zihniniz müthiş çalışıyor ve takılacak nokta arıyor.
Yazınızın bir kısmında kendimi gördüm. Bazen herkesin içinde ağlayan insanlara imrenirim. Ben ağlayamam. Keşke rahatça ağlayabilsem.
Kaybetme korkusu içten içe yaşıyor olabilir mısınız? Ya da sevdiğinizi gösterdiğiniz zaman incinme korkusu olabilir mi? Belki bu soruları cevapladınız. Yorumların hepsini okuyamadım.
Neredesin sen yahu gözüm seni aradı :)
Maalesef her detayı hatırlıyorum. Mimikleri bile. Bak mesela hiç unutmadığım bir anı var. 7-8 yaşlarındaydım. Teyzem ve büyük kuzenim de birbirleriyle yaşıt iki genç kadın. Ben onlara takılıyorum, bir şeyler anlatıyorum gülüp eğleniyorlar. Bu çocuk dahi falan diyorlar. Ben tabi abarttıkça abartıyorum, çenem düşüyor. Onlar ise sadece gülüp eğleniyorlar. Kötü bir şey yaptığımı düşünmüyorum haliyle. Sonra ne olduysa bir cümleme takılıyor kompleks abidesi ergen bozması kuzen. Tersliyor beni "of çok boş konuşuyorsun yeter" diyerek. Kaskatı kesiliyorum. 8 yaşında normal bir çocuk en fazla küser, ne bileyim ağlar ya da. Ben intikam yemini ediyorum içten içe:) sen kim köpek bana boş konuşuyorsun diyeceksin beyni basenine kaçmış ergen bozması diye kuduruyorum içten içe. Sonra anneme de şikayet ediyorlar kızın çok saçmalıyor diye. Ulan zaten kırk yılda bir konuşmuşum. Normalde kendi dünyamda yaşar giderim kimseyle alakam olmaz. O da elimde patladı iyi mi. Annem milletin gazı ile bir de dövdü mü beni.
8 yaşındaydım ve ben yıllarca o iki kişi ile tek kelime konuşmadım. Adı kin, nefret her ne ise konuşmadım. Kendi kendime "ben çocuğum ve saçmalama hakkım olabilir. Onlar yetişkin ve benden daha saçma davrandılar" diye düşünürdüm. Bak aradan 23 yıl geçmiş hala odanın neresinde durduklarını, hangi yüz ifadesi ile konuştuklarını bile hatırlarım. Durum vahim gangsta.
Evet anladım. Çok sevilincede rahatsız olursunuz. Zor durum. Çözülmesi gerekir. Yüksek ihtimal güvensizlik içeriyor.Kaybetme korkusundan ziyade, terk edilme korkusu var belki. Hani bir ayrılık olacaksa ben bitirmeliyim düşüncesi olabilir. Kesin konuşmuyorum emin değilim çünkü. Lakin hayatımın büyük kısmı "siz kovmuyorsunuz ben istifa ediyorum" atağıyla devam ediyor.
O sizsiniz eminim. Peki şuan yazan kimHayalimdi eskiden. Yirmili yaşların ortalarında çok ilgiliydim edebiyata. Birkaç öyküm yayınlandı da edebiyat dergilerinde. Yazarlarla tanıştım vs. Sonra evlendim ve klozetteki sarı lekenin nasıl çıkacağını düşünmeye başladım. Çok uzak geliyor şimdi o hayallerim. Bazen hayret ediyorum düşününce, o ben miydim diye:)
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?