- 14 Eylül 2012
- 351
- 519
- 333
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
-
- #201
aaa ben yazsam bu kadar olur.Ben de öyle düşünüyorum.
Temas olayını hiç sevmem, kişisel alanımın taciz edilmesine tahammül edemem.
Genelde her konuya mantıkla yaklaşır, hayvanlar ve çocuklar dışında bir durumla alakalı duygularım devreye girmez.
Bir şey söylediysem o yapılana kadar beyin yerim, ama ben zaten onu söylüyorsam yapılmalı.
Gereksiz olsa niye söyleyeyim değil mi?
Ve bir şey sorulmadıkça fikir beyanından hiç hoşlanmam hele eşim de benim gibi olunca kavga kıyamet gırla bizim evde.
Geçen gece balkondan görünen en az 10 km ötede ki tabelanın nereye ait olduğu konusunda tartıştık, o derece psikopatız.
Haritalar açıldı, navigasyondan sokak sokak ilerledik falan o derece ruh hastası yani, çünkü o yanlış olamaz.
Ama bana göre hep yanlış.
Ona göre de ben hep onu suçlarmışım, hata kabul etmezmişim.
Ve tahammül edemediğim en büyük şeylerden biri de pratik zekalı olamamak, çoklu düşünememek.
O sebeple bizler, sürekli direktif veriyoruz o sebeple mutsuzuz ona rağmen her şey eksik kalıyor, ne yapalım yani, teşekkür edileceğine bir ton şey düşünüp hayata geçirdiğimiz için bir de laf işitiyoruz.
Sizden farkım sıcakkanlı ve girişken bir insanım ama tek bir laf ya da en küçücük bakışa içimde biriktirdiğim tüm nefreti kusar, siler atarım.
Eşinize ettiğiniz bedduaların aynılarını çokça etmişliğim var.
İşte o kadar kırılıyoruz ki ama bunu dile getirmeye utandığımızda karşıdakine bizce en kötü gelen cümlelerle aynı şekilde incinmesini umut ederek zehir saçıyoruz.
Hatırlaman iyi çünkü tespiti kolay yaparsın, kolay karşılaştırırsın, çabuk fark eder aşarsın her şey nettir. Bunu bana kendi doktorum söyledi. :) Sana ilkokul 2deki nöbetçi öğrenci hikayemi anlatayım: Sınıfımızın narin kızlarından biri nöbetçi ve öğretmenden aldığı direktifle teneffüste herkesi dışarı çıkarması lazım. O kızın o gün hangi önlük yakasını kullandığına kadar hatırlıyorum. Kavga ettik, sınıfta kalmak istiyorum, zorla kolumdan çekip çıkamaya çalışıyor. Çıkaramadı kene gibi yapıştım sıraya, o da suratıma tahta silgisini fırlattı ki ne kadar can yakıcı. Yatırdım yere dövdüm kızı. Öğretmene ağlayarak şikayet etti, sınıftan çıkmadığımı ve üzerine bir de onu dövdüğümü. Öğretmen beni de dinledi tabi, kendimi hasta gibi hissettiğimi, dışarı çıkmak istemediğimi, sessizce oturma amacında olduğumu, orada olduğumun fark bile edilmeyeceğini ve ilk fiziksel şiddeti onun başlattığını, öfkelendigimi... Öğretmenim beni haksız buldu çünkü ben ağlamıyordum, o kız ağlıyordu. Nöbetçi öğrenci olarak onun her şartta görevini yapması gerektiğini vurgulayarak bana ondan özür diletti ve ceza verdi.
2 sene geçti, 4. sınıftayız. Ben nöbetçi öğrenciyim. Sınıfımızdan bir başka kız dışarı çıkmak istemiyor ve üstelik ortalık da karıştırıyor. Bu kızı da çok iyi hatırlarım, o surat ifadesini, beni sinirlendirmek için yaptığı nanikleri :) Dışarı çıkmıyor bir türlü, benim vaktinde yaptığım gibi o da yapıştı sırasına. Ben de tüm sırayla birlikte sınıftan dışarı çıkarıp kapıyı suratına kapattım. Koridora kadar koca sırayı üzerinde benimle aynı kilodaki bir çocukla nasıl ittim hayret, buna deli kuvveti deniyor galiba, o öfkenin şiddetiyle kuvvetle ittim.
Kız ağladı kapıyı da suratına kapatınca.
Öğretmen geldi şikayet...
Ben nasıl olsa öfkeli çocuk, ağlamayan çocuk ya... Öğretmenimiz de sanırım ağlayan öğrenciye dayanamıyordu adamın öyle bir zaafı vardı herhalde diyorum. Beni çekti ve "Sırayı koridora kadar itmissin arkadaşın çok korkmuş Gangsta, nöbetçi öğrenci olman sana her hakkı tanımaz" demişti. Ve ben de ona, bana 2. sınıfta dediklerini hatırlatarak, "Haklı olmak için ağlamam mi gerekiyor ha?" demiştim. Öğretmenimin yüzünün kıpkırmızı olduğunu, kendi hatasını fark edip mahçup gülümsediğini ve benden özür dilediğini ilave edeyim. Öğretmenim aklımda böyle biri olarak kaldı, o iki kızı daha sonra defalarca gördüm ve ikisinden de hala hazzetmem, kolaycı, ağlayarak işini gören yakınlarını böyle sömüren tipler olduğunu düşünürüm. Çünkü bu olaylar bana bu önyargıyı kilitledi.
Tek olay insanları tanımaya yetmez ama, bak tek sefer konuştun diye senin geveze olduğunu düşündüler, senin de onlar hakkında düşündüğün şeyler gibi. Sen geveze misin? Hayır. Onlar da ergenliğin cahilliginde işte... O ana gidip o oda içinde onları tahlil edebilirsin, hepsinin bir gerekçesi olduğunu görürsün.
Evet anladım. Çok sevilincede rahatsız olursunuz. Zor durum. Çözülmesi gerekir. Yüksek ihtimal güvensizlik içeriyor.
O da yukarı da anlattığınız öykünüzdeki örnek gibi eleştirilme ve olduğun gibi kabul görülememe durumunuzdan dolayı oluşturduğunuz savunma mekanizması. Aslında çocukluk ne kadar önemli.
O sizsiniz eminim. Peki şuan yazan kim
Sizi kendime çok benzettim,aynı sorunlar bende de var malesef ve bana ruh hastası olduğumu söyleyen 3 kişi oldu.
Sinirlendiğimde bende karşımdakinin canını yakmak için çok ağır şeyler söylerim ve günlerce öfkemi kusarım.Çokta kin tutarım ama bu kendimize zarar veriyor malesef. Terazi burcumusunuz ?
Idrakyollariiltihabi bizden konu ile ilgili yardim istemiştin ama bak çoğumuz ruh hastasıymışız
Biz değil sen bize çözüm üretmeye başlayacaksın birazdan
İlk telkin cümlesi; unuttum :)Unutamıyorum :) he gereksiz onca bilgiyi depolayan beynim yol bulma konusunda adeta bir eblehe dönüştürüyor beni. O da ayrı bir mevzu. Kendi evimi bile tarif edemem inanılmaz sorunluyum bu konuda. Yer yön kavramım yok, hasar görmüş. Böyle saçma sapan mevzuları silmeyen zihnim keşke bu konuda birazcık çalışsa.
Olabilir başkalarına karşı çözüm bulmakta sıkıntım yok zaten kendime hayrım yok :) içinde bulunduğumuz zamanda normal kalabilmek zaten imkansız. Bari daha mutlu olalım, derdim bu.
Ya seni görünce tüm çocukluk anılarımı anlatasım geliyor :) senin yaşadığının neredeyse aynısını yaşadım. Ağlamıyorum diye hep haksız ben olurdum. Hala mızmızlanan, ağlayan hastalıktan yakınan kişilere tahammül edemiyorum. Hasta bile olsalar edemiyorum. Neyse ki oğlum hiç canı tatlı bir çocuk değil. Kaşı yarılsa gıkı çıkmıyor tıpkı anası :)
Ben bir de şeyi unutmuyorum. Anlatacağım içimde kalmasın zaten uzun süredir sessizim. Bari burada yazayım. İlkokul üçüncü sınıftayım. Sınıf atladığım ve erken başladığım için Gandalf'ın kucağına sinmiş hobbit gibi dolaşıyorum sınıfta. Lakabım da sinek. Sinir oluyorum bu lakaba ama yapacak bir şey yok. Sınıftaki herkesten üç yaş küçüğüm. Bir gün yine sinek deyip duruyorlar bana. Minicik boyumla kafa tutuyorum ben de hepsine. Tam o anda öğretmen geldi sınıfa "idrak benimle gel biraz" diyerek.
Neyse takım elbiseli tiplerin yanına götürdü öğretmen. Anlatıyor işte erken başladı sınavla geçti yaşı 6 diye. Deney faresi gibi hissediyorum kendimi, inanılmaz darlandım. Bir tanesi saçımı okşadı, sen ne küçük bir şeysin öyle diye. "evet küçüğüm, hatta sineğim. Küçük ya da sevimli olmak istemiyorum. Diğerleri gibi olmak istiyorum" diye carlamıştım. Bu tepkim sayesinde sınıf toplu olarak azar işitti öğretmenden. Bir daha da sinek lakabını duymadım. Bu da böyle bir anımdır. Sinekleri de hiç sevmem :)
Yalnız ben iyi anıları tutmuyorum zihnimde. Hiçbirini hatırlamıyorum bile. Sadece kötü anılar canlanıyor tüm detaylarıyla.
Ruh hastası mısınız bilemem ama bizden ne bekliyorsunuz. Size gerekli yardımı yapabilecek seçenekleri zaten önermeyin diyerek baştan eylemisiniz. Anneliginizi bilmediğim için sorgulayamam lakin ben olsam sizinle evli kalmazdım asla. Bu arada oğlunuzu çok sevdiğinize eminim ve yine eminim ki ona sizin gibi bir kadını örnek olarak bırakmak istemezsiniz. Araştırmalar gösteriyor ki hiç istemese bile ve hatta farkında olmasa bile size benzeyen bir eş bulacak. Ha tabi duygusal anlamda da büyük ihtimal yine sizi örnek alacak. O yüzden şimdiye kadar iae yaramadıysa bile ısrarla psikolojik destek almaya devam etmeniz.Merhaba hatunlar
Oğlumla ilgili açtığım konular malumunuz. Bu kez konu oğlum değil. Oğlumun neden bu kadar hırçın olduğunu sorgularken, kendi değişik hallerimi düzeltmem gerektiği sonucuna vardım. Hoş, bunun için yıllardır uğraşıyorum ama belki sizin yardımınız olur. Baştan rica edeyim, "bak oğlunda sorun yokmuş senin yüzünden böyle olmuş" demeyin. Zira her daim anneliğini sorgulayan bir kişiye bunu demeniz anksiyete atağından başka bir işe yaramaz.
Geçtiğimiz hafta hayatımın en kötü zamanlarından biriydi. Oğlumla şehir dışına çıktım çok zorlandım vs. Kısa yazmaya çalışacağım, okumaktan haz etmeyen insanlar için. Ben şehir dışındayken eşimle şiddetli bir tartışma yaşadık telefonda. 4 yıllık evliliğimde, evliliğimle ilgili hiçbir mevzu aileme yansımadı. Lakin bu sefer yansıdı istemesem de. Annem ilk kez böyle bir durumla karşılaştığı için şaşırdı ve korktu. Kendisi biraz da magazin sevdiğinden, size gelip konuşacağım diye tutturdu. Bittabi bu isteğinin asıl sebebi telefondaki tartışmada bahsi geçen boşanma mevzusuydu.
Annem evime geldi ve adeta bir hakim edasıyla kanepedeki yerini alarak, tatlı sert kıvamında sorular sormaya başladı. Ben konunun benimle hiç alakası yokmuş gibi halı desenlerini incelerken, annemin hakimlikten evrilip psikolog mertebesine geçiş yaptığı anda halı deseni ile ilişkimi sonlandırdım.
-sen idrak'in sana değer verip sevdiğini düşünüyor musun? Dedi eşime.
Ay ben gülerim diyecektim ki eşim nefes almadan konuşmaya başladı. İyi ki dememişim ama birazcık gülmüş olabilirim.
Benim çok sert bir insan olduğumu, asla şefkat göstermediğimi, her daim eleştirdiğimi, sürekli şikayet ettiğimi, asla memnun olmadığımı, aşırı kibirli olduğumu, kendim haricinde herkesin mükemmel olmasını istediğimi ve bu yüzden sürekli telkinde bulunduğumu söyledi. Kendim haricinde imiş çünkü ben kendimi mükemmel sandığım için hiçbir konuda çaba göstermiyor ve adım atmıyormuşum. Asla özür dilemediğimi de ekledi.
Söylediği birçok şey doğru olduğundan, her zaman yaptığım gibi öfke ile savunmaya geçmedim bu sefer. Zihnimdeki "kaydet ve sonra uygun zamanda kullan" tuşunu da devre dışı bıraktım. Kindar olduğumu da söyledi çünkü. Ruh hastası olduğumu düşündüğünü de özür dileyerek ekledi.
Şimdi diyeceksiniz ki, bunca suçlamaya sessiz mi kaldın. Tabi ki hayır. Sadece bu sefer kendimle yüzleşmekten kaçmak istemedim.
Hanımlar, öncelikli problemim hislerimi hiçbir şekilde ifade edemiyor oluşum. Sevgimi gösteremem, üzgün olduğumu belirtmem ve bunu öfkeyle baskılarım. Özür dilemekte çok zorlanırım. Zor bela dilesem de pek samimiyetsiz bir hal alır. Gerçekten kırıldıysam "ben sana kırıldım" demek yerine inanılmaz can yakan cümleler söyler, bununla yetinmez günlerce öfke kusarım. Halbuki sadece kırıldım desem, eşim özür diler zaten. Oğlumun dışında hiç kimseye sevgimi göstermiyorum. Sebebini inanın ben de bilmiyorum.
Bunun dışında özellikle son iki yılda inanılmaz çirkef bir insan oldum. Öyle ki bir kavgada eşime "öl inşallah da oğlumla mutlu olalım" dedim. Gerçekten bunu istemediğimi söylememe gerek yok sanırım. Ancak bu can yakma hissine engel olamıyorum. Özellikle kırıldığım anlarda. Sadece eşimin değil, herkesin ortak şikayetidir bu durum. "idrak bizi sevmez" halbuki seviyorum. Sadece dile getirmeyi, fiziki temas vs beceremiyorum işte.
Eşime birkaç kez beddua da ettim. Kibariye'nin annesine dönüştüğüm o anlarda eşim fazlasıyla kırılmış haklı olarak. Evliliğim zaten sallantıda. Bunda benim boşanma lafını gerekli gereksiz kullanmamın da büyük etkisi var tabi. He eşimin hataları yok mu, fazlasıyla var. Lakin konu evliliğim değil, benim bu hallerim.
Hatta daha özele girecek olursam, neredeyse hiç cinselliği başlatan taraf olmadım. İstek belirtmedim. Utangaç bir insan da değilim üstelik. Hiç durduk yere sarılmadım, sevgimi dile getirmedim. İlk öpen kişi hep eşim oldu. Durumu eşime karşı hislerime bağlayacak olan arkadaşlara önemle belirtmeliyim ki, canımı istese vereceğim kardeşime de hiç sarılmadım durduk yere. Aslında çok istedim ama yapmadım. Sadece çocuklara ve hayvanlara karşı sevgimi ve ilgimi gösterebiliyorum. Oğluma sık sık onu çok sevdiğimi söyler, öper sarılırım. Sürekli mıncıklarım. Peki benim yetişkinlerle alakalı sorunum nedir?
Aslında anlatacak çok şey var ama siz sordukça cevaplarım. Psikolog, psikiyatr önermeyin. Yıllarca denedim bu yolları, pek etki etmedi. Belli ki bu durumu kendi başıma çözmeliyim. Sahi, ben gerçekten ruh hastası mıyım?
ve bende aynısıyım.. :))))Yok değilsiniz.
Siz ruh hastasıysanız, ben de öyleyim çünkü.
Bende de var benzer seyler.arkadaş olabiliriz:)Merhaba hatunlar
Oğlumla ilgili açtığım konular malumunuz. Bu kez konu oğlum değil. Oğlumun neden bu kadar hırçın olduğunu sorgularken, kendi değişik hallerimi düzeltmem gerektiği sonucuna vardım. Hoş, bunun için yıllardır uğraşıyorum ama belki sizin yardımınız olur. Baştan rica edeyim, "bak oğlunda sorun yokmuş senin yüzünden böyle olmuş" demeyin. Zira her daim anneliğini sorgulayan bir kişiye bunu demeniz anksiyete atağından başka bir işe yaramaz.
Geçtiğimiz hafta hayatımın en kötü zamanlarından biriydi. Oğlumla şehir dışına çıktım çok zorlandım vs. Kısa yazmaya çalışacağım, okumaktan haz etmeyen insanlar için. Ben şehir dışındayken eşimle şiddetli bir tartışma yaşadık telefonda. 4 yıllık evliliğimde, evliliğimle ilgili hiçbir mevzu aileme yansımadı. Lakin bu sefer yansıdı istemesem de. Annem ilk kez böyle bir durumla karşılaştığı için şaşırdı ve korktu. Kendisi biraz da magazin sevdiğinden, size gelip konuşacağım diye tutturdu. Bittabi bu isteğinin asıl sebebi telefondaki tartışmada bahsi geçen boşanma mevzusuydu.
Annem evime geldi ve adeta bir hakim edasıyla kanepedeki yerini alarak, tatlı sert kıvamında sorular sormaya başladı. Ben konunun benimle hiç alakası yokmuş gibi halı desenlerini incelerken, annemin hakimlikten evrilip psikolog mertebesine geçiş yaptığı anda halı deseni ile ilişkimi sonlandırdım.
-sen idrak'in sana değer verip sevdiğini düşünüyor musun? Dedi eşime.
Ay ben gülerim diyecektim ki eşim nefes almadan konuşmaya başladı. İyi ki dememişim ama birazcık gülmüş olabilirim.
Benim çok sert bir insan olduğumu, asla şefkat göstermediğimi, her daim eleştirdiğimi, sürekli şikayet ettiğimi, asla memnun olmadığımı, aşırı kibirli olduğumu, kendim haricinde herkesin mükemmel olmasını istediğimi ve bu yüzden sürekli telkinde bulunduğumu söyledi. Kendim haricinde imiş çünkü ben kendimi mükemmel sandığım için hiçbir konuda çaba göstermiyor ve adım atmıyormuşum. Asla özür dilemediğimi de ekledi.
Söylediği birçok şey doğru olduğundan, her zaman yaptığım gibi öfke ile savunmaya geçmedim bu sefer. Zihnimdeki "kaydet ve sonra uygun zamanda kullan" tuşunu da devre dışı bıraktım. Kindar olduğumu da söyledi çünkü. Ruh hastası olduğumu düşündüğünü de özür dileyerek ekledi.
Şimdi diyeceksiniz ki, bunca suçlamaya sessiz mi kaldın. Tabi ki hayır. Sadece bu sefer kendimle yüzleşmekten kaçmak istemedim.
Hanımlar, öncelikli problemim hislerimi hiçbir şekilde ifade edemiyor oluşum. Sevgimi gösteremem, üzgün olduğumu belirtmem ve bunu öfkeyle baskılarım. Özür dilemekte çok zorlanırım. Zor bela dilesem de pek samimiyetsiz bir hal alır. Gerçekten kırıldıysam "ben sana kırıldım" demek yerine inanılmaz can yakan cümleler söyler, bununla yetinmez günlerce öfke kusarım. Halbuki sadece kırıldım desem, eşim özür diler zaten. Oğlumun dışında hiç kimseye sevgimi göstermiyorum. Sebebini inanın ben de bilmiyorum.
Bunun dışında özellikle son iki yılda inanılmaz çirkef bir insan oldum. Öyle ki bir kavgada eşime "öl inşallah da oğlumla mutlu olalım" dedim. Gerçekten bunu istemediğimi söylememe gerek yok sanırım. Ancak bu can yakma hissine engel olamıyorum. Özellikle kırıldığım anlarda. Sadece eşimin değil, herkesin ortak şikayetidir bu durum. "idrak bizi sevmez" halbuki seviyorum. Sadece dile getirmeyi, fiziki temas vs beceremiyorum işte.
Eşime birkaç kez beddua da ettim. Kibariye'nin annesine dönüştüğüm o anlarda eşim fazlasıyla kırılmış haklı olarak. Evliliğim zaten sallantıda. Bunda benim boşanma lafını gerekli gereksiz kullanmamın da büyük etkisi var tabi. He eşimin hataları yok mu, fazlasıyla var. Lakin konu evliliğim değil, benim bu hallerim.
Hatta daha özele girecek olursam, neredeyse hiç cinselliği başlatan taraf olmadım. İstek belirtmedim. Utangaç bir insan da değilim üstelik. Hiç durduk yere sarılmadım, sevgimi dile getirmedim. İlk öpen kişi hep eşim oldu. Durumu eşime karşı hislerime bağlayacak olan arkadaşlara önemle belirtmeliyim ki, canımı istese vereceğim kardeşime de hiç sarılmadım durduk yere. Aslında çok istedim ama yapmadım. Sadece çocuklara ve hayvanlara karşı sevgimi ve ilgimi gösterebiliyorum. Oğluma sık sık onu çok sevdiğimi söyler, öper sarılırım. Sürekli mıncıklarım. Peki benim yetişkinlerle alakalı sorunum nedir?
Aslında anlatacak çok şey var ama siz sordukça cevaplarım. Psikolog, psikiyatr önermeyin. Yıllarca denedim bu yolları, pek etki etmedi. Belli ki bu durumu kendi başıma çözmeliyim. Sahi, ben gerçekten ruh hastası mıyım?
ÜslûbunuzYokuspokus 'u hatırlattı bana nedense.Psikologa gittim yıllarca gibi bişey yazmışsınız , onlar çözemediyse biz Nasıl çözelim ki? Ne diyelim umarım sizin için her şey yoluna girer.
Yillarca psikolog psikiyatra gittiniz, onlar bir patoloji tespit edemedi ama esiniz etti siz de teyit icin buraya yazmaya mi karar verdiniz yani? Bahsettiginiz bir rahatsizliksa ve cevap ariyorsaniz adres hastane, doktor. Ilgi ve onay ariyorsunuz dikkat cekme pesindesiniz diyebiliyorum acikcasi su anki tavriniza. Ne diyebiliriz ki daha fazla?
İlahi ya :))
Hangi duyguyu baskın ve çok şiddetli yaşıyorsan, o duyguyla kaydedilen anılar en çok hatırlanan oluyor. Bilirsin, hafıza duyguyla tutulur, utanma ve öfke duygusu ile tuttugum anılarım benim de fazladır, heyecan sevinç duyguları ile daha az. En kuvvetli duygular da zaten utanç, korku, öfkedir İdrak, yani bunlarla hatıra kaydı olması tuhaf degil, gayet olağan.
Duygu ve olayı biliyorsun, ayıklayarak affetme-kucaklama kısmı da sende. Tüm hepsi, seni sen yapan şeyler. Bir eksik, bir fazla olsa şimdiki senden farklı biri olurdun ve farklı bir sen, şimdiki senden aslında iyi mi olurdu kötü mü olurdu kısmı da sadece tahminden ibaret. Belki daha mutlu hisseden biri olurdun ama farkındalık olarak düşük olurdun. Bunları düşünmek de aman aman şeyler değil, çünkü şu anda yaşadığın hayatı, seni değiştirmiyor, daha katlanılır kılmıyor. Elinde seni şimdiki sen yapan bir geçmiş var ve bu değişmeyeceğine göre, kabullenilip kucak açılacak...
Yalnız ben de beş dakikada "Güç içinde, hepsi içinde" diyen senseilere bağladım ha. Denizin ruhlarını çağırıyorum, ey mavi ejderha filan diye devam edecekmisim gibi her an.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?