Gerçekten ruh hastası mıyım?


Bir an acaba ben mi yazdım diye düşündüm :) şu hayatta seni çileden çıkaran şey ne diye sorsalar pratik düşünme ve konuşma yoksunluğu derim. Ağır konuşanlara zaten tahammülüm yok, buna bir de düşünce yavaşlığı eklenince elim ayağım titriyor sinirden. Boş konuşulmasından, gereksiz sorulardan nefret ediyorum. Genellikle insanların hayatlarıyla ilgili de meraksız bir insanım. Meraksız oluşumu da kibire bağlıyorlar.
 
Ben de yetişkinlerle mıç mıç olmaktan hiç hazzetmem. Tatlı bir çocuk mu gördüm uzaktan bir göz kirparim o kadar. Başkasına dokunmaktan hoşlanmam. Anneme babama kardeşlerime sarildigim sayılırdır. Kolay kolay özür dilemem gamsizimdir. Burnum yere düşse almam sanırım. Savunma hali kızınca can yakma isteği sivri dil. Pihhuu hepsi var. Ama eşimle ilişkim öyle değildir. Eski iliskilerimde insanları çok gözlemledim. Ne bileyim hatalarimi gördüm düşündüm. Beni asıl değiştiren eşim oldu sanırım. Burcum aslan bizim biraz hayran olmamız lazım içten içe gelen bir kibir var çünkü. Hayranlık yoksa içten içe ezerim. Bilinçli değil tabi ki sadece yeni yeni farkına varıyorum. Eşim tanıdığım en sağduyulu insan. Onunla kavga etmek çok zor. Neden çünkü o kadar mantıklı konuşur ki öylece kalakalirsin. İnce ruhlu davranır. Damarima basmaz. Öyle kavga etmeyiz sinirliyse kabuğuna çekilir düşünür ilismez. Öyle öyle kırmamak için fevri harekette bulunmadım. Zaten karşında sakin ve mantıklı konuşan biri varsa direkt sakinlesiyorsun kavga etme isteğin de kaçıyor.
Bu ruh hali karşıdaki insanla çok ilintili. Bir de tepki vermeden önce biraz düşünmek. Gerçekten bu bana ne kazandıracak? Bu fikir bir sürü saçmalıktan korudu beni. Dusunmedigim zaman hep keşke diyorum çünkü. Bir de üşenme. Aynen üşenme. Bazen öfkelenmeye üşeniyorum of şimdi buna kim trip atacak? Gibi.
Özeleştiri yapmaya baslamissiniz bu çok önemli bir adım. Ben de öyle öyle kendimi esime açtım. Kendinizi kapattikca mutsuz oluyorsunuz sevginizi soyleyemedikce daha çok ofkeleniyorsunuz. Öfke de en çok sahibine zarar veriyor ne yazık ki. Umarım ic huzurunuzu bulursunuz.
Çok uzun oldu ya tüh
 

Rahat yerlerim bozulmuşsa demek :) her daim tetikteyim. O rahatlık bir gelse keşke. Annem de söyler bunu. Bir ağlasan teselli Ederiz belki diye. Hatta doğum yaparken bağırdı bana "bari burda güçlü olmaya çalışma bağır deli misin nesin" diye. Bağırmadan doğum yapan tek ben değilimdir heralde. Bağırınca daha mı kolay çıkıyor bebe sanki.
 
Yok yahu annem değişik bir insan. Benzemez kimse ona :) aksine o sevgisini çok rahat dile getirir, pek konuşkandır. Hatta çok konuşkandır arada sussa güzel olur mesela.
Hahaha güzeldi

Anlattıkların aslında herkeste parça parça olan şeyler. Baya toplama bilgisayar gibisin :)
Ama burda seni şahsen tanımayan insanlara hatanı veya diğer türlü bütün duygularını çok rahat dile getirebiliyorsun, hatta baya eğlenceli ve akıcı dille.

Mesela bende biraz delidolu çok konuşan çok gülen neşeli ama dışardan soğuk ve istemediğimde kimseyle enerjisel etkileşim bile kurdurmayan biriyim, eşim tatlı dilli ama asla özür dilemeyen ve hatta özür dilemesini gerektirecek bir durum içine girmediğini düşünen biri.

O benim bu halimi kabullendi mecburen, bende özür yerine bir iki sıradışı kıvranışını gördüğümde yapmak istiyor ama yapamıyor durumundan dolayı onu (mecburen)

Neden mecburen, denedik birbirimiz üzerinde değişimleri ama olmuyor. Olmuyorsa kabullenelim dedik.

Ne bileyim, en baştan beri böyleysen bi orta yol bulunması lazımdı bu zamana kadar.
 

Uzun olsun daha iyi. Okumaya ilgili sıkıntım yok okurum yardımı olsun yeter ki :)

Maalesef bizde durum aynı değil. Eşim de sinirli, çabuk parlayan bir insan. Bana göre daha naif ve sabırlı ama asla sizin eşiniz gibi kavgadan kaçacak bir insan değil. Dik bir insan o da.
 

Yani hemen hemen böyleydim ama aynı evde yaşayınca durum farklılaşıyor tabi. Sevgililik döneminde beğenilme kaygısı ile daha yumuşatılmış bir model sundum eşime. Şimdi Dilber Ay gibi şalvar çekiştirip sigara yakıyorum. Çok seksi gerçekten.
 
Valla milletin hayatını merak etmedim.
Onun yerine açarım tlc kanalını, ev dönüşümlerini izler, bana kattıklarına bakarım.
Dekorasyon meraklısı bir tip olduğumdan değil, aksine üşenirim bile.
Ama bakış açısı genişletmek ve altı üstü 4 duvarı nasıl farklı hale getirebileceğini öğrenmek, zeka ürünü geliyor bana.
Bulmaca gibi bir şey.
1 metrekarelik alanın nasıl türlü türlü değerlendirileceğini görmek, milyonlarca insan hakkında konuşmaktan daha fazla perspektif oluşturuyor.
Eşime de bu çok saçma geliyor, duygusuzlukta itham ediyor beni.
Aman ruh hastasıysak öyleyiz, karakter bu.
Yapacak bir şey yok.
Ayrıca değişmeyi istemek gerek, ben asla istemiyorum.
Bence siz de istemiyor ama çevre baskısıyla kendinizde yanlış bir şey bulup onu değiştirsem mi diye akıl bocalamasındasınız.
Gelmeyin bu oyuna derim.
 
Sizi harlayan o işte. Belki öyle davranmasa siz çoktan bunu yenmistiniz. Benim sağlam bir cenem vardır insanın üzerine iyi giderim. Can acıtacak lafları bulur yapıştırırım. Pis bir şey. Bu yüzden kavga etmekten kacinirim insanlarla. Eşinizle oturup bunu konuştunuz mu başbaşa?
 
Kendimizde sebebini bulmakta zorlandığımız, farkına vardığımız ama nasıl düzeleceğini bilmediğimiz olumsuz özelliklerimiz genelde çocukluk ve ilk gençlik (ergenlik) yıllarındaki travmalarımızdan kaynaklı.

Ama şöyle düşünün; şu an için bu durumu düzeltemiyor olsanız da, en azından bu davranışlarınızın farkındasınız. Ve bu da gerçekten çok büyük bir adım. Zamanla tamamen geçmese de, siz bir yerlerden düzeltmeye başlarsınız. Zor da olsa bir süreliğine, belki daha sonra bu davranış tarzına alışırsınız.

Hayatınızda başarılar diliyorum, mutlu olun hep.
 

Ya ama bu kadar olmaz ki. Eşim tlc kanalından nefret ediyor. Her seferinde "yine buldun kendin gibi garip garip şeyler" deyip kapatmak istiyor ki ben neredeyse bütün programlarını zevkle izliyorum. Ağır yaşamları bile. Zaten bu kanal dışında bir şey izlemeye tahammülüm yok. Dizi izleme özürlüyüm. Denedim ama iki bölümden fazla izleyemedim hiçbir diziyi. Dekorasyon işleri bana göre değil. Bilmiyorum dediğiniz gibi üşengeçlikten mi, işime yaramayan ve bir amacı olmayan her şey gereksizdir düşüncesinden mi. Bir de çok çabuk sıkılıyorum her şeyden. Devamlılık sağlayamıyorum hiçbir hususta.

Elbette çevre baskısı ile değişmek istemiyorum. Lakin kimsenin sevilme hakkını da elinden almak istemiyorum. Ben dahil, herkes sevgiyi hissetmek ister en nihayetinde.
 
Bana göre seksi olan en büyük özellik zeka, hazır cevap(ama patavatsızlık değil)
Ha ama ayrıca beğenilmekten hoşlanırım ama beğendiklerini söyleyen insanların yanında kendimi yererim.

Ya ben sana yazdığım bütün mesajları okuyunca bende baya psikopatım sanırım

Ya amaaan salla gitsin, diyesim var. Ama madem yüzleşmeye başladın demek ki dönüşüme ihtiyacın olduğunu hissediyorsun.

Acaba samimiyetsiz de gelse sana, yapmadığın bazı şeyleri yapmaya, söylemeye mi başlasan. Belki öyle öyle gerçekten rahatlayacaksın :/
 

Konuşmaya çalıştık diyelim. Konuşmanın sonu illa ki kavgayla sonuçlandı. İletişim kurma konusunda Engelliyiz şu sıralar.
 
Bence aileden gelen bir durum olabilir, örneğin özür dilendiğini görmediyseniz, hep ben haklıyım diye biri varsa etrafta siz de zorlanabilirsiniz bu konuda, mükemmeliyetçi, inatçı olabilirsiniz.
Bir de aslında derinde çok hassassınız, kendinizi yetişkinlerden koruyor, kaybetme, haksızlığa uğrama korkusu yaşıyor ve saf olana daha rahat sevginizi gösteriyor olabilirsiniz.
Ama bu şekilde hayat da zehir oluyor biraz, aklıma önerebileceğim bir şey gelmiyor ama umarım bir çare bulursunuz, özellikle bu kadar kırıcı konuşmak bir noktada çok soğutur karşıdakini ve pes eder.
Ben bir şeyleri hep "böyle yapmamalıyım, hafifletmeliyim" diye kendi kendime düşüne düşüne ağırdan ağırdan azaltabiliyorum bazen.
 

Denedim ama sonra geyik yapmaya başlıyorum kendimi kurtarmak adına. O daha fena oluyor. Mesela hadi bu sefer sevişmek istediğini sen söyle diye kendimi hazırlıyorum. O kadar kasılıyorum ki ağzımdan "benimle cenabet olmaya da var mısın" gibi bir şey çıkıyor. Sonra hoş geldin Mahmut abi.
 

Hassas bir insanım zaten. Çok çabuk kırılıyorum, çok çabuk gözlerim dolar ama ışık hızıyla ortamı terk ettiğimden kimsenin haberi olmuyor tabi.
 
Ben de dizi izleyeyemem, biran önce bitmesi lazım ki başla bir şeye odaklanabileyim.
Yabancı dizi çok izlerim ama hikayelerin bölümlük sona erdiği, sezona yayılmayan 40 dk da hatmedilen dizilerden.
Sevilme meselesine gelince.
Ben sevgimi göstermiyor olabilirim ama o gün eşime karşı iyi duygular içindeysem çok zahmetli de olsa sevdiği yemeği yaparım.
Ya da söylediğim bir şeyi hemen yaptığında içten bir teşekkür eder ‘ hadi gene iyisin beynin yanmadı dırdırımdan’ derim.
Saçlarımı dalgalı yapmamı pek beğenir eşim, eğer öyle yapmışsam bilin ki onu sevindirmek içindir.

Yani benim biçimim bu, benden dahası çıkmaz.
Sizinki de farklı bir yöntemdir ama illa ki vardır.
Eşiniz bunu görmek istemiyor olabilir, ya da arayıp bulmaktansa sunulmasını tercih ediyor olabilir.
Keskin çizgileriniz olması geçen yıllarla onu yormuş olabilir aynı zamanda benimki gibi insanı çileden çıkaran (maşallah Allah bağışlasın) bir oğlunuz da var.
Hepsi birleşince sizin zorluğunuz ağır geldi muhtemelen.
 
Konuşmaya çalıştık diyelim. Konuşmanın sonu illa ki kavgayla sonuçlandı. İletişim kurma konusunda Engelliyiz şu sıralar.
Anladım. Aslında sorun burada. Damariniza basildikca siz daha çok üzerine gidiyorsunuz. Arada duvarlar oluşuyor. İletişim duvarları kaldırır. Her kavga duvara bir tuğla daha ekler. Kavgalar da çözümsüz bitiyordur büyük ihtimalle. Kavgadan bunalinca kenara cekiliyorsunuz sorun da halı altına supuruluyor. Sonra birden ortaya çıkıyor. Oldu mu sana kısır döngü.
Sorunlar sakince konuşulup çözülmeli. Cozulmedikce ofkenizi sinirinizi besleyecek. Özür dilememeniz normal kavga karşılıklı edilir çünkü. Siz kırıcı sözü karşıdaki sizi tahrik ettiği için diyorsunuz belki. E iki kişi hataliysa özrü de gereksiz buluyorsunuz içten içe. Eşiniz sizden özür diler mi? Karşıdaki özür dilemezse ben de dilemem mesela.
 
Hassas bir insanım zaten. Çok çabuk kırılıyorum, çok çabuk gözlerim dolar ama ışık hızıyla ortamı terk ettiğimden kimsenin haberi olmuyor tabi.
Yemin ediyorum duygulansam gözlerimi ovalarım’ ay rimelim gözüme battı’ diye.
Mazallah gözyaşlarım görünürse ruhumu çırılçıplak herkes görecek ve savunmasız kalacağım diye ödüm kopar.
 
Madem pratik zeka hayranisiniz , öyleyse kavga anlarında beddua ve hakaret yerine daha incitici başka sözler bulun.

Kendi alaniniz ihlal edildiğinde çok sinirleniyorsunuz , hayat arkadaşınızın onur alanını ihlal ediyorsunuz.

Ne olursa olsun , ne kadar katı olursanız olun dilinizin ayarı olmalı.

Sevgi gosterememek karakter meselesi ama illaki başka yolu vardır. Sevdiği bir yemeği yapmak , gülümsemek , mesaj atmak gün içinde sevdiğini özlediğini söylemek.. Bilemiyorum elbet vardır bir yolu.

Kendinizi iyi tanıyorsunuz , herkes tanımaz , yuzlesmez. Annenizin sorusu aile terapistinin ilk sorularından biri oluyor.
Eşiniz belli ki çok yıpranmış.

Ufak bir el uzatsaniz bu konuşmadan sonra o da adım atar yine yeniden.

Evladinizla olan savasinizda tek kalmamış olursunuz.
 

Oğlumdan önce izlerdim kısa süren, her bölümde farklı hikayesi olan yabancı dizileri. Ancak 3 sezondan fazlasına yine tahammül edemezdim. Kendini tekrar etmeye başladığı anda soğuyorum diziden. Dr house ve sherlock en tahammül edilebilir dizilerdi ki onlarda bile devamlılık sağlayamadım.

Evet doğum yapana kadar kendimce yöntemlerim vardı sevgimi göstermelik. Ancak oğlumdan sonra o kadar yıprandım ki ekstra çaba sarf edemiyorum belki de.

İşin tuhafı oğlum da benim gibi. Asla çok sevgi gösteren, kendini sevdiren bir çocuk değil. Kısa öpücükler veriyor o da ısrar kıyamet.
 
Son düzenleme:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…